- İstanbul Rumeli Üniversitesi, Engelliler Haftasına ithafen ‘’Erişilebilir Yaşamla Geleceği Yakala’’ konulu konferansı üniversitenin Haliç Yerleşkesinde düzenledi.
Konferansa, erişim sembolünü Türkiye’de ilk kez uygulayan Dr. Gilman Yücel, İstanbul Rumeli Üniversitesi Rektör Vekili Prof. Dr. Mustafa Kara, üniversitenin İç Mimarlık Bölüm Başkanı Dr. Öğr. Üyesi Kemal Hakan Tekin, Fizyoterapi ve Rehabilitasyon Bölüm Başkanı Dr. Öğr. Üyesi Özden Başkan, Psikoloji Bölümü Öğr. Gör. Dr. Ayşen Yenici, Tasarım Bölümü Öğr. Gör. Dila Evliyaoğlu Yiğit ve Engellilerde Egzersiz ve Spor Bilimleri Bölümü Arş. Gör. Sevim Akşit konuşmacı olarak yer aldı. Konferansta Rektör Vekili Prof. Dr. Mustafa Kara, üniversitenin tüm yerleşkelerinde yeni erişim sembolünü kullanmaya başladıklarını ve bu sembolü kullanan ilk üniversite olarak öncü olduklarını duyurdu. Kara, üniversitenin kuruluşundan bugüne engelli öğrenci ve Rumeli mensuplarına yönelik sosyal hayata entegrasyon, eğitim hayatlarında ve gelecek planlamalarında nasıl bir yol izlemeleri ile ilgili önemli faaliyetlerde bulunduklarını da söyledi.
Prof. Dr. Mustafa Kara ‘’Engelli vatandaşlarımız bizim gerçeğimiz…’’
Kara konuşmasında ‘’Birleşmiş Milletler verilerine göre dünya nüfusunun yüzde 15’ini engelliler teşkil ettiğini biliyoruz. Bizim araştırma verilerimize göre de ülkemiz nüfusunun yüzde 12,3’ünü engelli kardeşlerimiz oluşturuyor. Aileleriyle birlikte ele aldığınızda yaklaşık üçte birini çok yakından ilgilendiriyor. Hiçbir siyasetçinin, bürokratın, hiçbir ferdin, her üç kişiden birini ilgilendiren bir mesele karşısında kayıtsız kalması, gözünü kapatması mümkün değildir. Engelli vatandaşlarımız bizim gerçeğimizdir, bizim bir parçamız olduğunu kavramak ve buna göre tavır geliştirmek zorundayız.’’ dedi.
Maalesef bugün dünyanın birçok ülkesinde engellilerin dışlandığını, yok sayıldığını, ihmal edildiğini ve ikinci sınıf insan muamelesi gördüklerini üzülerek gördüklerini belirten Prof. Dr. Mustafa Kara, “Bize düşen, engelli kardeşlerimizi teşvik etmek, onlara değer vermek, onların bizden biri olduğunu hissetmek ve hissettirmektir.
Okullarımızı, şehirlerimizi, sokaklarımızı, eğitim materyallerini yeniden düzenleyerek, yeniden inşa ederek engelli kardeşlerimizin eğitiminin önündeki engelleri tek tek kaldırmamız gerekmektedir. Bizler vazgeçmeden, yılmadan, yorulmadan mücadelemizi sürdüreceğiz. Üniversitemizde yılda bir kez ENFEST “özel çocuklar, bilim ve spor festivali” adı altında etkinlik düzenliyoruz. Tüm İstanbul’da bulunan özel Eğitim ve Rehabilitasyon Merkezlerine davet ediliyoruz. Sivil yönetimlerle bu konu üzerine çalıştaylar gerçekleştiriyoruz.’’ İfadelerini kullandı.
Dr. Gilman Yücel: ’’Yeni erişim simgesi çok büyük bir zihniyet dönüşümü simgeliyor…’’
Yeni erişim sembolünü Türkiye’de ilk uygulayan Ortodonti Uzmanı Dr. Gilman Yücel bu sembolün nasıl ortaya çıktığını şöyle anlattı: ‘’Sanatçı Sara Hendren ve Felsefe Profesörü Brian Glenney tarafından 2011 yılında tasarlanan “yeni erişim simgesi”, önceliği durağan bir sandalye yerine, hayatın her alanında aktif, kararlı, dinamik bir bireye veriyor ve engellere bakış açımızı baştan aşağı değiştirmeyi hedefliyor. Eski simgede öncelikle bir tekerlekli sandalye görünüyor, yeni simgede ise hareketli bir birey öne çıkıyor. Yeni erişim simgesi, dikkati bireyin arzusuna, enerjisine, hareketine çekmeyi hedefliyor. Sembol de baş, kişinin hareketini belirtmek için ileridir. Birey hareketliliği konusunda karar verici olandır. Kol kısmında bireyin kollarını kullanıp kullanmadığı göz önünde bulundurulmaksızın sandalye kullanıcının dinamik hareketliliğini göstermek için geriye dönüktür. Tekerlek bireyin hareketliliğini göstermek için beyaz çıkıntılarla tasvir edilmiştir. Bacak tekerlekle arasında boşlukla oluşturabilmek adına ileri doğru hareket ettirilmiştir. Bu, grafik olarak çok küçük bir değişiklik gibi görünse de aslında çok büyük bir “zihniyet dönüşümünü“ simgeliyor. Bu anlamda, kullanılan dili dönüştürmek de önem taşıyor. Artık birçok yerde “engelli” yerine “erişilebilir” ifadesi kullanılıyor, çünkü engelli bireyler toplumun önemli bir parçasını oluşturuyor, kamusal ve özel alanlara engelli erişiminin sağlanmasının bir ayrıcalık değil hak olduğunun anlaşılması gerekiyor. Ancak bu simge henüz dünya çapında ve ülkemizde yaygın bir kullanıma sahip değil. Engeller ve erişim ihtiyacı konusundaki farkındalık da ne yazık ki hayli zayıf kalıyor. ‘’
Engelli bireylerin istihdam oranları çok düşük…
Bizler, ne yazık ki farklılıkları yok sayan, hatta onları “engel” olarak tanımlayan bir toplumda yaşıyoruz diyen Yücel sözlerine şöyle devam etti: ‘’Çevremizdeki her şey yapay bir “normale” koşullanmış durumda. Bu sadece ülkemizde değil ne yazık ki dünya genelinde böyle. Şehirler, çalışma alanları, konutlar, araçlar hep farklılıkları yok sayacak şekilde tasarlanmış. Farklılıkları aslında bizler engel haline getirmişiz. Engelli bireyler toplumun % 15’inden fazlasını oluşturmasına rağmen istihdam oranları diğer kişilere göre çok düşük kalıyor. Engelli bireyler arasında işsizlik toplum genelinin iki katından fazla. Özel sektördeki istihdam kamuya göre oldukça düşük seviyelerde. Oysa hepimiz farklılıklarımızla farklı yeteneklerimizi ortaya koyarsak ancak o zaman zengin, renkli, mutlu bir toplumda yaşayabiliriz. Herkesin, her meslek kolundan işverenin, farklı yetenekleri bir araya getirebilmek ve daha farklı normalleri de çalışma ve üretim hayatına kazandırmak için ne yapabileceğini düşünmesini ve bunun için harekete geçmesini istiyoruz.’
Dr. Öğr. Üyesi Kemal Hakan Tekin: ’’Sanatçıların başarı öyküleri bize örnek olmalı…’’
Aslında hepimiz birer engelli adayıyız. Engellilerin hayatlarını diğer bireyler gibi sürdürebilmeleri için gerekli tedbirlerin alınması gerekiyor. Ülkemiz ve dünyadan sanatın farklı dallarında kendilerini ispatlamış önemli sanatçıların başarı öyküleri ve hayata nasıl bağlandıklarını biliyoruz. Sanatçıların başarı öyküleri bize örnek olmalıdır. Yenilenen “Erişim Sembolü” çok faydalı bir çalışmadır. Zira eski sembol durağan, hareketsiz, adeta kaderine razı engelli bir birey izlenimi yarattığı kanaati uyandırmaktaydı. Hayatın her alanında olduğu gibi Sanat Tarihi’ne bakıldığında da engelleri alt edebilen çok sayıda örnek insan profili ile karşılaşılmaktadır. Bu bireylerin hayat öyküleri ve verdikleri eserler incelendiğinde her birinin hayatın içinde aktif olarak var olduklarını, hatta engelsiz bireylerden çok daha fazla hayata sıkı sıkı bağlı ve branşlarında engelsiz bireylerle kıyaslandıklarında çok daha başarılı oldukları dikkat çekmektedir. Yapılan araştırmalar, kendini sanat yoluyla ifade etmenin, engelli bireyler üzerindeki olumlu etkilerinin yanı sıra depresyon, anksiyete ve kanser hastalarına yardımcı olduğunu göstermektedir. Aynı zamanda, hafıza, akıl yürütme ve duygusal dayanıklılık gibi yetileri de kuvvetlendirmektedir. Sanat, zihin ve beden arasında bir bağlantı kurulmasını sağlar. Herhangi bir sanat dalıyla aktif olarak uğraşıp üretim yapmak bireyi günlük yaşamın stresinden uzaklaştırırken kendi iç sesini dinlemesi içinde bir fırsat yaratır. Sanat aynı zamanda estetik bir ürün yaratmanın keyfini yaşatırken, beğeni toplamanın, takdir edilmenin gururunu, aynı zamanda her insanın kendine olan güvenini arttırmaktadır.
Dr. Öğr. Üyesi Özden Başkan: ‘’Engelli çocukların fizyoterapi ve rehabilitasyon programında başarının anahtarı ailedir…’’
Sosyal engelleri kaldırmak, engelli bireylerin topluma katılımlarını sağlamak oldukça önemlidir. Rehabilitasyonda amaç çocuğu topluma kazandırmaktır. Erken tanının konması, tıbbi sorunların kısa sürede çözümlenmesi ve en erken evrede fizyoterapi ve rehabilitasyon programına başlanması başarı oranını artırır. Engelli bireyin fizyoterapi yönünden değerlendirilmesi programın ilk adımıdır. Fizyoterapist engelli bireyin duruşunu, hareketlerini, vücut bölümleri arasındaki uyumunu, vücudun çevre ile uyumunu, kas kuvveti, eklem hareket açıklığı gibi parametreleri değerlendirir. Yapılan değerlendirmelere uygun olarak tedavi programını planlar ve uygular. Her tedavi programı çocuğa özgüdür. Ayrıca bu aşamada çocuğun ve ailenin de istekleri de önemlidir. Çocuğun düzgün duruş pozisyonunun sağlanması ve fonksiyonel hareket becerilerin desteklenmesi için yaşadığı ortamda düzenlemeler yapılmalıdır. Yardımcı cihazların kullanımı konusunda gerekli eğitim ve yönlendirmelerde bulunmak gerekmektedir. Engelli çocukların fizyoterapi ve rehabilitasyon programında başarının anahtarı ailedir.
Öğr. Gör. Dr. Ayşen Yenici: ‘’Yoksulluk içinde yaşamak, afet durumunda engelli bireyleri risk altına sokar…’’
Dünya genelinde engelli oranı nüfusun yaklaşık % 15’i olarak belirtilmekte ve bu nüfusun % 80 kadarının düşük gelirli ülkelerde, genellikle dünyanın afete eğilimli bölgelerinde yaşamakta ve engelliliğin yoksullukla güçlü bir şekilde ilişkili olduğu ifade edilmektedir. Yoksulluk içinde yaşamak, afet durumunda engelli bireyleri risk altına sokar ve sağlık ve eğitim gibi kaynaklara erişimi kısıtlar. Bir kişiyi etkileyen her engelleyici koşulun, bir felakete karşı savunmasızlık düzeyini artırdığı öne sürülmektedir. Engelli bireyler, potansiyel olarak bir afetin ekonomik ve psikolojik etkilerine karşı en savunmasız gruplardan biridir. Afet koşullarında engelli bireylerin ruh sağlığının nasıl etkilendiğini anlamak afet sonrasında yapılacak çalışmaların planlanması için önem taşımaktadır. Ancak çoğu çalışma, engelli bireylerin psikolojik ihtiyaçlarından çok, afet sırasında ve sonrasındaki destek hizmetleri ihtiyaçlarına odaklanmıştır.
Öğr. Gör. Dila Evliyaoğlu Yiğit: ‘’Gizli engelleri erişilebilir hale getirecek tasarım kararlarının alınması gerekmektedir…’’
Her alanda olduğu gibi tasarımda fiziksel erişilebilirlik kriterleri ile erişilebilirliğin önündeki fiziksel engelleri ortadan kaldıracak çözümler üretilmektedir. Ancak kişilerin çevrelere, yapılara, iç mekanlara erişimlerinin önündeki tek engel görünen fiziksel erişim engelleri değildir. Herkes tarafından bağımsız, aktif ve başarılı şekilde erişilebilir çevreler tasarlayabilmek için rampa, tutunma barı, hissedilebilir yüzey uygulamalarının ötesinde; görünmeyen gizli engelleri erişilebilir hale getirecek tasarım kararlarının alınması gerekmektedir. Gizli engellerin de ele alındığı tasarım süreçleri sayesinde, fiziksel tasarımların erişilebilir ve kapsayıcı olması sağlanacaktır. Örneğin karmaşık planlar yaşlıların mekanları algılamalarını ve kullanmalarını zorlaştırabilir ve kaybolmalarına neden olabilir. Basit ve anlaşılır planlar ise yaşlıların erişilebilirliğini olumlu yönde etkileyerek mekanlarda daha rahat hareket etmelerini sağlar. Kaygan zemin malzemeleri de mekanlarda bulunan gizli engellerdendir. Yaşlıların dengelerini kaybetmelerine ve düşme riski yaşamalarına sebep olarak erişilebilirliklerini engellemektedir.
Arş. Gör. Sevim Akşit: ‘’Fiziksel aktiviteye katılım özel gereksinimli bireylerin de hakkıdır…’’
Fiziksel aktiviteye katılım her bireyde olduğu gibi özel gereksinimli bireylerin de hakkıdır. Eşit fırsatlar sunulması önem arz eder. Erişebilirlik, bu bireylerin hayatlarında büyük bir önem taşır. Günlük yaşamlarını kolaylaştırmak için gereklidir. Bu sosyal katılımlarını artırır, istihdam imkanlarını artırır ve insan haklarına saygı gösterilmesini sağlar. Erişebilirlik; özel gereksinimli bireylerin topluma daha fazla dahil olmasına ve eşit bir şekilde fırsat elde etmesine bir araçtır. Ancak özel gereksinimli bireylerin fiziksel aktiviteye katılımını engelleyen faktörler vardır. Bu faktörler sosyo-ekolojik kuram doğrultusunda açıklanabilir; bireysel sorunlar, sosyal çevre, fiziksel çevre ve politikadan kaynaklı sorunlardır. Ayrıca bu bireylerin destekleyici hizmetlerden yararlanması da önemlidir. Sonuç olarak, özel gereksinimli bireylerin motivasyonunu artırmak için pozitif bir tutum benimsemeleri, destekleyici bir çevre edinmeleri, hedef belirlemeleri, kendine güvenmeleri ve psikolojik destek almaları önemlidir. Bu yöntemler, bu bireylerin hayatlarında daha fazla özgüven ve hayat sevinci kazanmalarına yardımcı olabilir.