
Yemeklerimize tat veren tuzun öyküsü günümüzden sekiz bin yıl öncelere dayanmakta. İnsanlık tarihini değiştiren buluşlar arasında tuz yaşamı kolaylaştıran en önemli buluş olmuştur. Neolitik dönemlerde (taş devri) av etlerini tuzlayarak avın olmadığı zamanlarda da besin ihtiyacını karşılamayı başardılar.
Eski Mısır’da Natrun Vadisi Sodyum bakımından çok zengindir. Mısırlılar sodyumu ilk zamanlar baş ağrısını geçirmek için kullanmış. Latincede “baş ağrısına çare” anlamında “sodanum” sözcüğünden türemiştir. Kimya derslerinde Na simgesiyle öğrendiğimiz element simgesini Natrun Vadisinin ilk iki harfinden almıştır
Tuzun önemini kavrayan Çinliler M.Ö. 6000 yıl önce Xiechi Gölü’nden tuz ürettikleri biliniyor
Buzdolabının olmadığı yıllarda besin maddeleri özellikle et ve balık tuzlanarak kışın zor şartlarına hazırlanırdı.
M.Ö. 3000’de Eski Mısır mezarlarında tuzlu kuşlar ve tuzlu balıkların bulunması cenaze törenlerinde tuzun kullanıldığını göstermiştir
Tuz, ekonomik ve kültürel açıdan da büyük bir rol oynamıştır. Tarihteki ilk uluslararası ticaret maddesi olarak kabul edilir ve bir dönem para olarak kullanılmıştır. Örneğin, Venedikliler, Asya baharatlarını bazen tuz karşılığında takas etmişlerdir. Afrika’da tüccarlar, altın karşılığında tuz takas etmişlerdir. Etiyopya’da tuz, ülkenin para birimi haline gelmiştir. Roma İmparatorluğu’nun tarih sahnesinde yer aldığı dönemlerde, Romalı askerlere maaş olarak tuz verildiği ilginç bir gerçektir. Bu dönemde, Latincede “tuz” anlamına gelen “salarium” kelimesi, İngilizce’de “maaş” anlamına gelen “salary” kelimesinin kökeni olmuştur
Osmanlı İmparatorluğunda tuz önemli bir değere sahipti. Tuz kaynakları bakımından zengin bir coğrafyaya sahipti. Üretiminden nakliyesine, satışına kadar bir sistem dahilinde hareket edilirdi. Tuzun dağıtımını tüccarlar yapmakta idiler. Bunlar tuzlalardan aldıkları tuzu başkent İstanbul’a getirip Tuz Emini’ne teslim ederlerdi. Bundan sonraki sürecin iyi bir şekilde işlemesini bu görevliler sağlarlardı. İstanbul’a getirilen tuzun dağıtımı da belli bir nizama göre gerçekleşirdi.
Dilimize yerleşen “Tuz hakkı” deyimi, Ramazan ayında kadınların oruç tutarken gösterdikleri özveriyi takdir etmek amacıyla yapılan bir hediyeleşme geleneğidir. Bu gelenekte, erkekler eşlerine bayram sabahı çeşitli hediyeler vererek onların emeklerini takdir ederler. Tuz hakkı, kadınların iftar hazırlıkları ve temizlik gibi işlerde harcadıkları emeğe karşılık bir hediye olarak kabul edilir.
Tuz antiseptik, yani mikrop öldürücüdür. Tuz dile dokunduktan sonra tükürük bezleri hemen çalışmaya başlar salgı yayar. Bu salgı, hazım için önemlidir, hazma yardım eder bu yüzden Ramazan’da oruçlar tuz ile açılır.
Ağzımızın tadını veren tuzun öyküsünü anlatmaya çalıştım. Tuzunuz kuru, sofralarınız bereketli olsun.
Sağlıcakla kalın…


Değerli Meslektaşım, Ali Serdar Çolakoğl’na tüm okurlarımıza faydalı biri diğerinden güzel yazıları için çok teşekkür ederim.