BATI BİZE NEDEN DÜŞMANDIR?
Tarihin yazının icadıyla başladığını söyleyenler, “Eğer “Tarih yazının icadıyla başladı.” dediyseler tamamen yanlış eğilse de eksikliklerle dolu bir hükümdür. Ya yazının icadının gerçekleştiği zamanı bilmiyorlar veya “Yazının icadından önceki zamanın olaylarını bilmiyoruz.” demeye utanıyorlar.
Yazıya geçmeyen tarihin tespitinde, karbon testi tecrübe edilerek çok eski zamanlara aidiyeti tespit edebiliyorlar.
Milattan önceki 1. yüzyılın 2. çeyreğinin başlarında kurulan Roma devleti, M S 395’te, Batı Roma ve doğu Roma devletleri adıyla ikiye bölündüğünde, bu bölünüş önemsendiğinden, ilk çağın sona ermesinin tarihi 395 kabul edilmiş. Buradan da Orta Çağın başladığı tarih 395 kabul edilmiş. Bu başlangıçlar, bitişler, hâkim medeniyet mensuplarının tasavvurlardan ibarettir. Hattı zatında böyle kıstaslar belirleyici değildir, görecelidir. 70-80 asırlık kabul edilen Türk tarihinin geçirdiği kırılma anları da çağ başlaması ve bitmesine sebep teşkil edebilir.
Her neyse 395’te ikiye ayrılan Roma’nın batı bölümü, Atilla’nın önünden kaçan kavimlerin oluşturduğu “Kavimler göçü “ olayının tesiriyle Batı Roma topraklarını işgalleriyle ve diğer sebeplerden de zayıflayan Batı Roma, varlığını yüz yıl bile korumaya muvaffak olamamıştır. Bu olayların cereyanı esnasında Batıda, Atilla’ya “Tanrı’nın kırbacı “ unvanı verilmiştir. Batı Roma’nın yıkılışının etkenlerinden en önemlisinin Türkler olduğu kabul edilmiştir. Batılıların içini acıtan en büyük yaralardan biri şüphe yok ki budur.
Yüzyıl bile dayanamayan batı Roma’dan sonra, 1058 yıl ayakta kalmayı başaran Doğu Roma da batılıların “Kara kartal” unvanı “ile andıkları Osmanlı Sultanı 2. Mehmet Han tarafından 29 Mayıs 1453’te teslim alınmıştır.
Batı Avrupa ana karasının, Avrasya’nın, Kuzey Afrika’nın hâkimi olan Roma’nın iki kanadını kıran Türklere Batılılar nasıl dost olsunlar. Türklerin şahsî düşmanlıklarının bulunmamasına rağmen Batılılar, o gün bu gün Türk düşmanıdırlar. Öyle düşmandırlar ki Türkler gruplar halinde vaftiz bile olsalar inandırıcı olamazlar Batılıların gözünde azılı düşmandırlar.
Diğer taraftan, İslam ordularına da yenilen Roma ordularının da batının düşmanlığını üzerimize çekmesinin ciddi sebep olduğu düşünülmelidir.
Dandanakan zaferiyle kendini toplayan Türklerin, Romalılarla çetin savaşlar yaptığı, Romalıların Türklere yenildiği Batı’nın aklından çıkmıyor.
İslam’ın yayılış yıllarında Bizans ile yapılan mücadeleleri de Batu unutmuyor. Çok sayıda haçlı seferine rağmen Bizanslıların mağlubiyetlerinin büyük yaralar açtığını da unutmuyorlar. Hele Rahmetli Yılmaz Öztuna’nın, “son Haçlı seferi “nitelemesiyle ifade buyurduğu Çanakkale zaferimizi de hiç mi hiç unutmuyorlar. 15 Temmuzda, maşalarına verdikleri desteğin hiç fayda vermediğinin nasıl unutsunlar. İşte Batı bu. Bütün kinlerini garazlarını gadrlerini beslemek, bunları yormuyor, zindeleştiriyor. Silahlı mücadelede başarmayacaklarına iyiden iyi inandıklarından Türkiye’nin iç işlerine müdahaleyi bile göze alarak iktidar partisini bertaraf etmek için Muhalefetin desteklenmesi gerektiğini, Biden (ABD başkanı) suflörlüğünde, seslendirmek cüretini gösteriyorlar. Elbet buna teşne siyasilerin de olması başka bir garabet.
“Haçlılar işgal etseler size düşmanlık etmezler, karınıza kızınıza ilişmezler. ““Güneyimizde başkası olacağına bilmem ne örgütü olsun.” cümlelerini sarf edenlerin güzelledikleriyle irtibat veya iltisaklarının araştırılması kayda eğer bir konudur. Bu eşhas ve şürekâsının amacı “Bağımsızlık “ türkülerine rağmen vesayet altında yaşamak isteklerinin bir sonucudur.
Batının, Türk Düşmanlığının ana sebebi, batı ve Doğu Roma İmparatorluklarının sona erdirilmesinin müsebbibinin Türkler olduğu inancına sahip olmalarıdır. Bu zihniyet, Batı’da var olduğu sürece Batı’nın, Türklere düşmanlığı bitmeyecektir. Türklerin bunu bilmeden yaşamaları ölümlerine zemin hazırlamaktan başka bir şey olmayacaktır. Batı’nın bize düşmanlığının tarihi sebepleri bunlar olmakla beraber muharref kitaplara dayandırdıkları inanç anlayışlarından kaynaklanan düşmanlıkları da ayrı bir bahis.
İtikadımızda, Yahudi ve Hristiyanlarca dost kabul edilmemizin nihai sebebi bizim onlardan olduğumuza inanmalarıdır. Biz, onların dinine dâhil olursak dost olurlar. İspanya’da Müslümanlara “Ya ölüm ya Hristiyanlık “dayattılar. İspanya’yı terk edebilenler etti, edemeyenleri katlettiler. Sonunda koskoca bir İslam medeniyeti yıkıldı. Bu hallerine bakmadan hâlâ girdikleri ülkeye önceleri “medeniyet, sonraları demokrasi vaat ediyorlar. Sonunda yakıp yıkıyorlar. Bize saldırdıklarında da medeniyet vaat ediyorlardı. Tuvaleti olmayanların, tahareti bile beceremeyenlerin medeniyetleri başlarında paralansın.
Batı’nın kan davasına benzer düşmanlığına galebe çalmanın tek yolu, karada, denizde, havada tastamam güçlü olmaktır. Bu gücün de ana takviyesi Seferde ”Allah Allah! “ Nidalarının mana ve ehemmiyetini anlayıp uygulayacak kadar mümin ve muvahhit olmak icap eder. Aksi halde bütün varlığımız, tarihin tozlu sayfalarında dehlizlere tıkanıp kalır.
Alakası sebebiyle Kanunî hazretlerinin “ Halk içinde muteber bir nesne yok devlet gibi/ Olmaya devlet cihanda bir nefes sıhhat gibi .”beytini hatırlattıktan sonra ki bu beyit, daha çok sağlık teşkilatımızı alakadar ediyor. Devamında ise “ Saltanat dedikleri kim bir cihan kavgasıdır/ Olmaya baht ü saadet cihanda vahdet gibi. “ Bu beyit de siyasetin sağlamlığına dair olan kısımdır.
Dünyada mesut olmak istiyorsan talihinin açıklığına talipsen birliğini, dirliğini bozacak herhangi bir harekete dâhil olmamalısın. Seferî kula, zaferi, Allah bahşeder.
Şakir Albayrak ,Çekmeköy, 22.05.2023 12.40