Bir söz vardır: ‘Yapamam diyorsan, haklısın yapamazsın.’ El hak doğrudur da, her şey zıddı ile kaim ise; o halde ‘ Yapabilirim diyorsan yaparsın’ demek ki.
Bakınız Dr. Gülseren Budayıcıoğlu ne der: ‘ Mutluluk bir kuştur, insanların omzuna bir konar, bir kalkar. Bazı insanlar çok sever bu kuşu ve onu sık sık davet eder omuzlarına. Bazıları ise bir konup bir kalkan bu kuşa kızar, “Madem sürekli değilsin git; ben omzumda sürekli duran bir kuş istiyorum. Kara olsun, kuru olsun ama hiç kalkmasın benim omzumdan.” derler. Onların omzuna konan kara kuru kuşlar, ölene kadar orada durur. Buraya gelenlerin çoğunun omzunda o kara kuşlar vardır. Kimi bir an önce ondan kurtulabilmek için benden yardım isterken, kiminin ödü kopar o, kara kuru kuş uçacak diye. Çünkü o kuş artık o kişilerin bedeninin bir parçası haline gelmiştir. Uçar giderse kendilerini çıplak kalmış gibi hisseder, keder olmazsa, ne için, ne uğruna yaşayacaklarını bilemez, bomboş kalır. ‘
Madem ki kuş dedi işte 3 kulun hikayesi:
‘ Adamın birisi köyden bir kaç günlüğüne uzak bir diyara gitmesi gerekiyormuş, üç tane kuşu varmış, günün sonunda karar vermiş komşuya bırakmaya. Sabahın köründe kuşları üç koliye koyarak, komşuya uğramış ve:
‘ Komşu benim çok önemli işlerinden dolayı köyden ayrılmam gerekiyor, kabul edersen bu üç koli sende kalsın, döndüğümde alırım.’ der.
Komşu:
‘ Hay hay ne demek, lafımı olur, sen hiç tasa etme, güle güle git, güle güle gel.’ der.
Adam vedalaşıp ayrılır.
Kuşları alan kişi, ikinci gün dayanamaz ve:
‘ Acaba ne var bu kolilerde, iyiden iyiye merak ettim doğrusu.’ der. Heyecanla ilk koliyi açar ve oda ne?
Mavi renkli bir kuşun, pır diyerek, camdan çıkıp gitmesi bir oluyor, adam şaşkın ama devam eder ikinci koliyi de açar onda da ne çıksa beğenirsiniz? Yeşil renkli bir kuş, oda şaşkın bir halde kapıdan çıkar gider. Adam biraz afallasa da, bir kere gözü karartmış olsa gerek, hızlıca diğer koliyi de sıyırarak açar, onda ise sarı renkli bir kuş vardır, özgürlük pamuk ipliğine bağlı olduğu halde ve iki uçumluk ileride olmasına rağmen kaçmaz, adam en çokta buna şaşırır, olan olmuştur artık. ‘Beklenen gün gelecekse çekilen çile kutsaldır.’ Mmsali… çaresiz adamın gelmesini bekler ve o gün gelip çatmıştır. Kapının çalınması ile birlikte, hızlıca kapıya yönelir, kuşların sahibi; bir zile basarken, bir yandan kapı tokmağını vururken, aynı zaman da telefon ile adamı aramaktadır, sanki malum olmuştur, bütün olup bitenler, bir deyim vardır ya’ sanki kalp gözü açılmıştır’ öyle ya en önemli, hilkat “his” değil miydi zaten. Bu hercü merc içersinde kapıya yönelen adam, kafasını duvara, ayağını basamağa, elini ise kapı zırzasına kaptırmaktan kurtulamamıştır. Söylene söylene kapıyı açar, tahmin ettiği gibi, karşısındaki evet evet emanetin sahibidir. Adam müsade alarak içeri girer, kuşların olduğu yere doğru giden, ev sahibinin peşinden dipteki odaya gelince ne görse beğenirsiniz, tek bir koli orta yerde durmaktadır.
Komşu mahçup bir halde, özür dilerim ikisi kaçtı.
Adam’ anlamıştım’ dercesine, başını sallar çaresiz kalan koliyi kucaklayıp giderken ev sahibi sorar:
- Komşu! Bu neden kaçmadı? Der.
Adam:
- Kaçan kuşlardan mavi renkli olan; mutluluktu,
- Yeşil renkli kuş ise; başarı idi
Ev sahibi atlar heyecanla:
- En çokta bunu merak ettim
Kuşların sahibi birazda kızgın ve üzgün bir halde:
- Bu umuttur zira umut en son terk eder. Bulunduğu yeri
Der.
Öyle ya ‘ umut fakirin ekmeği’ diye boşuna dememişler.
Umudu olan yaşam yokuşundaki çetin savaşı kazanır ve kazanacaktır.
Geçen televizyon haberlerinde Türkiye’de tedavi gören ve iyileşen kanser hastası yabancı uyruklu birisine muhabir soruyor:
- Nasıl yendiniz bu hastalığı
Yabancı uyruklu kişi sevinç ve heyecanla:
–UMUT VE SAVAŞ İLE
Diye cevap veriyordu.
Ez cümle başarımı kazanmak istiyorsunuz yol belli, iz belli:
Umudu kaybetmemek ve mavzer de kalan son kurşun dahil savaşmak. Şunu iyi bilmeli ve düstur edinmeli altın harflerle yazmalı:
‘ bütün uyuyanları uyandırmak için, bir uyanık yeter’
Tarihe bakıldığında; tek bir kişi iken, bir milyon orduya sahip insanlar olmuştur.