Hayallerimizde yarattığımız yaratıklar insanların öcüsü olmaya devam ediyor…
Canavar dediğimiz yaratıklar günümüzde bile farklı boyutlarda yaşamımızı etkiliyor. Korkularımızın kaynağı bu yaratıklara dönüp baktığımızda yaptığımız yanlışların bir bütünü olduğunu görebilecekken canavar deyip işin kolayını seçiyoruz.
Canavar sözcüğü dilimize Farsçadan geçmiştir. Farsça “can” (dirim –hayat), “-var/bar”(sahip olan veya var olan) ekiyle türemiştir. Canlı mahlûk anlamına gelir. Genelde efsanelerin konusunu oluşturur. Türk kültüründe guyuk (güyük) veya azman olarak geçer. Vahşi, sıra dışı bu varlık karşımıza çöllerde ve mezarlıklarda çıkar. Canavar sözcüğü halk arasında kurt ile özdeşleşmiştir.
Canavar aslında korkularımızın şekillenmiş halinden başka bir şey değil. Günümüzde ekonomik sıkıntıların yoğunluğu, paramızın değer kaybetmesi, alım gücünün düşmesi ile ortaya çıkan enflasyon canavarı. Bu canavarın düşmanı üretmek ve çalışmaktan geçmektedir. Yeteri kadar üretmezseniz arz dengesi bozulur sonunda, karşı konulamaz bir canavar olarak karşımıza çıkar. Geriye dönüp baktığımızda, kendi kendine yetebilen ve artanını dışarı satan verimli topraklara sahip bir ülkeyi görürüz. Yıllar içinde tarımdan koparılan varoşlarda yaşama sürüklenen insanımız açlıkla karşı karşıya. Ülkemizde üretilen buğday, pirinç, mercimek, fasulye, nohut dışardan ithal edilmekte. Hayvancılık yok olma durumunda. Kapatılan şeker fabrikaları ile dışardan getirilen şekerle çayımız tatlanıyor. Fabrikaların kapanması ile yan ürünler de ithal edilmekte. Köylü şehirlere gitmekte. Köyler mahalleye çevrilerek verimli topraklar arsa konumuna yükselmekte. Köylüyü topraktan koparırsanız bu kültürün sonunu da getirirsiniz. Yıllardır yapılanlara gözlerini yumanlar şimdi yarattıkları canavarla savaşma yoluna gidiyorlar. İnsanı doğduğu yerde doyurmak üretkenliği devam ettirir. Şehirlerin şişkinliğini önler. Yaşam zincirinin devamını sağlar.
Halka şirin gözüken uygulamalar hepimizi yoksullaştırmıştır. Enflasyon baskısı herkesi ezmiştir. Yol yakınken tekrar özümüze dönmeliyiz. Bize borç verenlerin aklı ile değil bilimin ışığında yol almalıyız. Bize akıl verenler bizleri kendilerine muhtaç durumuna düşürüp teslim almak istiyorlar.
Yol göstericimiz Mustafa Kemal İlkelerinin hayata geçirilmesinden geçer. Kurtuluş Savaşı öncesi yok olan ekonomiyi dış yardım almadan ayağa kaldıran düşünce bugünde bizlere yol göstermektedir.
Artık toprağımıza sahip olmanın zamanıdır. Küresel güçler bizi sanal dünyalarına hapsedip topraklarımızı teslim almak istiyorlar. Bu topraklar bizlerin son adresidir. Herkesin aklını başına devşirmesi ve bilimin ışığında tarımda ve sanayide üretimin geliştirilmesini sağlamalıyız.
Mustafa Kemal’in şu öğüdü aklımızdan hiç çıkmasın…
“Çalışmadan, yorulmadan, üretmeden rahat yaşamak isteyen toplumlar önce haysiyetlerini, sonra hürriyetlerini ve daha sonra da istiklal ve istikballerini kaybetmeye mahkûmdur.”
Bu sıkıntılı dönemde herkese mutluluklar dilerim.
Sağlıcakla kalın…