“Korkma, sönmez bu şafaklarda yüzen al sancak; Sönmeden yurdumun üstünde tüten en son ocak. O benim milletimin yıldızıdır, parlayacak; O benimdir, o benim milletimindir ancak. Çatma, kurban olayım çehreni ey nazlı hilâl! Kahraman ırkıma bir gül… ne bu şiddet bu celâl? Sana olmaz dökülen kanlarımız sonra helâl, Hakkıdır, Hakk’a tapan, milletimin istiklâl.”
İstiklal Marşımız, özgürlüğümüzün ve milli mücadelemizin sözle ifadesidir. Kurtuluş savaşı veren bir ulusun bağımsızlık belgesidir.
Kurtuluş savaşı sonrası Türkiye Büyük Millet Meclisi aldığı kararla bir İstiklal Marşı yazılmasını ister. Türkiye Cumhuriyeti’nin ilk milletvekilleri arasında bulunan Şair Mehmet Akif Ersoy’da hiçbir maddi karşılık beklemeksizin yazdığı marşla birinci seçilmiştir.
İstiklal Marşımız 12 Mart 1921 tarihinde milli marş olarak kabul edilmiştir…
Kurtuluş savaşı sonrasında ordunun İstiklal Marşı yazılması isteği üzerine Maarif Vekaletinin (Milli Eğitim Bakanlığı) 500 Lira ödüllü şiir yarışması düzenler. Bakanlık yarışmaya katılan 724 şiirden altısını seçerek basılı örneklerini Millet vekillerine dağıtır. Ancak bu şiirleri yeterli bulmayan devrin Milli Eğitim Bakanı Hamdullah Suphi Tanrıöver, yarışmaya para ödülü olduğu için katılmayan Burdur Millet vekili Mehmet Akif Ersoy’a mektup yazarak katılmasını ister.
Meclisin 12 Mart 1921 tarihli oturumunda Dr. Adnan Adıvar başkanlığında seçilen yedi şiir tartışılır…
Tartışmaların ardından birinci seçilen Mehmet Akif Ersoy’un şiiri Mili Eğitim Bakanı Hamdullah Suphi Tanrıöver tarafından okunur. Birinci seçilen şiire verilen 500 Lira ödülü Mehmet Akif almak istemez ve ödülü “Darül Mesai“ adlı yardım kurumuna bağışlar.
Marşın kabulünden sonra beste yarışması düzenlenir. 24 müzisyenin katıldığı yarışmanın sonucu 1924 yılında Ali Rıfat Çağatay’ın bestesi kabul edilir. Bestenin Türk Müziğinin etkisi altında olduğu gerekçesiyle 1930 yılında Osman Zeki Üngör’ün bestesi İstiklal Marşı olarak kabul edilir.
İstiklal Marşımızın şiirini yazan şairimiz 1873 yılında Fatih’in Sarıgüzel semtinde dünyaya gelmiştir. Babası Mehmet Tahir Efendi (Fatih Camii Müderrislerinden İpek Tahir Efendi) Ebced hesabıyla doğum tarihini belirten “Ragif” adıyla anıldı. Ne var ki bu ad yaygın olmadığı için annesi ve yakın çevresi Akif adını kullandı.
1878 yılında Fatih Emir Buhari Mahalle Mekebinde 2 yıl okuduktan sonra Fatih İptidadisine devam etti. Evde babası tarafından Arapça öğrendi. Rüştiyeyi bitirdikten sonra Mekteb-i Mülkiye’de (Siyasal Bilgiler Fakültesi) okudu. Babasını kaybedince eğitimine Halkalı Baytar Mekteb-i Ali’ye (Veterinerlik Fakültesi) Parasız yatılı olarak girdi. Son derece zeki ve başarılı olan Mehmet Akif okulunu birincilikle bitirdi. 1893 yılında “Ziraat Nezâreti Umur-u Baytâriye Şubesi”nde (Ziraat Bakanlığı Veterinerlik İşleri) göreve başladı. “Umur-u Baytâriye Müdür Muavini”(Veterinerlik İşleri Müdür Yardımcısı) olarak sürdürdüğü görevinden 1913 yılında istifa etti.
1898’de 25 yaşında iken Tophane-i Amire veznedarı Mehmet Emin Bey’in kızı İsmet Hanım ile evlendi. Aynı yıllarda Maarif Dergisi’nde ve Resimli Gazete’de şiirleri, yazıları ve Arapça, Farsça ve Fransızca’dan yaptığı çeviriler yayınlandı. Mehmet Akif, 1920’de 1.TBMM’de Burdur Milletvekili seçildi. 1921 yılında açılan Milli Marş yarışmasına, “para ödülü almamak” koşuluyla katılmayı kabul etti ve şiiri birinci seçildi. Kahraman ordumuza ithaf ettiği şiiri, 12 Mart 1921 günü milli marş olarak kabul edildi. Ödül olarak verilen 500 lirayı ise Hilal-i Ahmer (Kızılay) bünyesinde, kadın ve çocuklara iş öğreten ve cepheye elbise diken Darü’l-Mesâi Vakfına (İş Evi) bağışladı.
1923 yılında Abbas Halim Paşa’nın daveti üzerine Mısır’a gitti. 1929 – 1936 yılları arasında Kahire’deki El-Ezher “Câmiü’l-Mısıriyye” Üniversitesi’nde, Türkçe öğretmenliği yaptı. 17 Haziran 1936’da İstanbul’a dönmeye karar verdi. 27 Aralık 1936 tarihinde Beyoğlu Mısır Apartmanında hayat veda etti. Üniversite gençliği ve sevenleri tarafından Edirnekapı Şehitliğine defnedildi.
Kahraman milletimize İstiklal Marşımızı kazandıran şairimizi minnetle ve rahmetle anıyoruz. Milli marşımız Türk istiklalinin ve istikbalinin sözlerle olan ifadesidir. Kahraman Ordumuza adanan bu marş sonsuza dek bağımsızlığımızın sembolü olarak yaşasın.
“Dalgalan sen de şafaklar gibi ey şanlı hilâl; Olsun artık dökülen kanlarımın hepsi helâl. Ebediyen sana yok, ırkıma yok izmihlâl. Hakkıdır, hür yaşamış bayrağımın hürriyet; Hakkıdır, Hakk’a tapan milletimin istiklâl!”