“- Tarihimiz, kültürümüz, dilimiz, dinimiz, gelenek ve göreneklerimiz varlık sebebimizdir. Bu ulvi değerlerimizi yaşamalı ve yaşatmalıyız…”
“- DSİ Geçitköy Barajı Anamur Dragos çayı üzerine inşa edilen Alaköprü Barajında biriktirilen suyun, denizaltına döşenen borularla Kıbrıs’a aktarılmasından sonra burada depolanan Kıbrıs Güzelyurt – Girne yolu üzerindeki DSİ Geçitköy Barajımız…”
Yavru vatanımız Kıbrıs…
Günümüz insanlarının çoğu Akdeniz’in İncisi Kıbrısımızı yeni evlenen çiftlerin balayı yaptığı ya da kumar ve benzeri gayri ahlaki davranışların rahatlıkla yapılabildiği, suç teşkil etmeyen bir tatil beldesi sanmaktadırlar. Gerçeğin bu olmadığı iyi bilinmelidir.
Güzel yurdumuzun her yöresi dinlenmeye, turizme, tarıma, hayvancılığa ve her türlü ticari faaliyete elverişlidir. Özellikle, bulunduğu coğrafi konum itibarıyla dört mevsimin yaşanması bakımından ülkemiz ayrı bir özellik ve güzellik arz etmektedir.
15 Temmuz hain darbe girişimi…
Temmuz ayı Kıbrıs Barış Harekatımızın yıldönümü hasebiyle yâd edilirken bunun yanına içimizde yaşayan Haşhaşilerin 15 Temmuz kanlı darbesi de eklenmiş oldu. Ülkemizi emperyalistlere peşkeş çeken bu alçakların kanlı planları ve eylemleri neticesinde Türkiye Büyük Millet Meclisi’miz kendi uçaklarımız ve millî üniformamızı giyen satılmış, vatan haini alçaklarca bombalandı. Bu alçaklar bir gecede 252 vatan evladımızı şehîd ve 2740 vatan evladımızı da gazi yaptılar.
Şanlı tarihimizde kara bir leke olan o geceyi ve kanlı gecenin müsebbibi satılmış, vatan haini bu gürûhları asla unutmayacağız. Her daim bu acıyla ve nefretle yâd edeceğiz. Her şeye rağmen istiklâl ve istikbâl için gözünü kırpmadan canını fedâ eden bu milletin kahraman evlatları vatan haini alçaklara canları pahasına siper oldular. Bu vesileyle Kıbrıs ve 15 Temmuz şehitlerimize, vatanı, milleti uğruna canlarını fedâ eden tüm şehitlerimize Rabbimizden gani gani rahmet, yaralı gazilerimize de sağlıklı uzun ömürler dilerim.
İstanbul’un simgesi Ayasofya…
Temmuz ayı, çağ açıp çağ kapayan, ‘Hz. Paygamberimizin (s.a.v) meth-i senasına mazhar olmuş’ İstanbul’un Fatihi Fatih Sultan Mehmet Han’ın vakfiyesi olan Ayasofya Camiî 1934’ten beri siyasi mülahazalarla Hiristiyan âleminin arzusu uğruna Camiî statüsünden müze statüsüne dönüştürülmesine son verilmesi de ayrı bir anlam ve önem arz etmektedir.
Ülkemiz için değil, insanlık tarihi ve dünya kültürel mirası için kutsal sayılan mekanlardan biri olan İstanbul’un kadim yapısı Ayasofya, İstanbul’un fethine kadar 916 yıl kilise, 1453’ten itibaren de cami olarak kullanıldı. Ayasofya, 1934’te alınan karar üzerine 86 yıl müze olarak hizmet verdi.
24 kasım1934 tarihli Bakanlar Kurulu kararını Danıştay 10. Dairesinin iptali istemiyle açtığı dava neticesinde ise 10 Temmuz 2020’de yeniden karara bağlandı ve böylelikle Ayasofya’da yeniden ibadet etmenin yolu açılmış oldu. Sayın Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan da kararnameyi aynı gün imzaladıktan sonra Diyanet İşleri Başkanlığına devredilen Ayasofya-i Kebir Cami-i Şerifi, 24 Temmuz 2020’de 86 yıl sonra kılınan ilk Cuma namazıyla Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan’ın da katıldığı büyük bir merasimle yeniden ibadete açılmış oldu.
Uzun yıllar, ‘Ayasofya açılacak!’ diye feryâd eden Necip Fazıl Kısakürek üstadımız keşke bu günü görebilseydi. Bu vesile ile Merhum Necip Fazıl Kısakürek’i rahmetle ve minnetle yâd ediyorum.
Ayasofya’nın yeniden aslına rücu edişi, Kıbrıs Barış Harekatımız ve 15 Temmuz kanlı darbe girişimi hadiselerinin cereyan ettiği hüzün ve sevincin bir arada olduğu Temmuz ayımız böylelikle ayrı bir anlam kazanmış oldu.
Şanlı tarihimiz zaferlerle doludur…
Meydana gelen savaşların, olayların neden-sonuç ilişkilerini okuyup öğrenmek ve iyi analiz etmek gerekir. Büyüklerimiz, ‘Tarih ait oldukları toplumun hafızasıdır ve tekerrürden ibarettir’ derler. Bu tarihi hadiseleri unutmamalıyız ve ders almalıyız. Yiğitlik, mertlik, civanmertlik, misafirperverlik, dürüstlük, hatırşinaslık ve tüm güzelliklerle bezenmiş asil bir milletin mensubu olmak ne büyük şeref ve bahtiyarlıktır. Ne kadar övünsek azdır. Bu ulvi değerlerimize layık olmalıyız. Aramızda yaşayan, fakat bu güzellikleri anlayamayan ve bundan da nasibini alamayanlara söyleyecek hiçbir sözümüz yoktur.
1974 senesinde, üniversite öğrencilik yıllarım idi. Benimde o an orada bulunduğum Ankara Hacı Bayram Veli Camii’nde, ikindi namazına müteakip okunan Merhum Alparslan Türkeş Başbuğumuzun Eşi Muzaffer Şükriye Türkeş Annemizin 40 mevlidi şerifinde şehit haberi gelen Kahraman Komutanımız Albay Halil İbrahim Karaoğlanoğlu’nu da rahmet ve minnetle yâd ediyorum.
Ağızlarının salyası akan emperyalist devletlerin göz diktiği, Akdeniz’in incisi Yavru Vatanımız Kıbrısımızı tanıyalım ve yeni nesil gençlerimize tanıtalım. Bu vesile ile Kıbrıs Barış Harekâtında kaybettiğimiz tüm şehitlerimize Rabbimden gani gani rahmet, tüm gazilerimize de sağlıklı uzun ömürler dilerim.
“Canlarıyla, kanlarıyla Aziz Vatanımızı ve Şanlı Bayrağımızı bizlere emanet eden aziz şehitlerimizi unutmayalım.”