- Dünyamız felaketlerle mücadele ediyor. Yangınlar, fırtınalar, seller, depremler, iklim değişikliği ile boğuşuyor. Kendisini evrenin hâkimi sanan insan, bu felaketler karşısında çaresiz kalmakta.
Evrenin oluşumu sırasında bu felaketler binlerce kez tekrar etmiştir. Dünyanın şekillenmesi, kıtaların parçalanması, iklim değişiklikleri ile dünyamızda oluşan tufanlar, insanın kurduğu birçok medeniyeti de yok etmiştir.
Bindiğimiz dalı keserek tarım alanlarını, ormanları yok ediyoruz…
Bu oluşumları bilerek çevremizle uyumlu yaşamamız gerekirken hoyratça doğayı katlediyoruz. Bindiğimiz dalı keserek tarım alanlarını, ormanları yok ediyoruz. Atıklarımızla denizleri kalıcı olarak kirletiyoruz. Okyanuslarda ve iç denizlerde yaşayan canlıları, bitkilerin sonunu getiriyoruz. Yaşamımız için gerekli olan oksijenin yok olmasını atmosferimizin ısınmasını sağlıyoruz.
Felaketlerin zaman içinde oluşması normaldir. Yeter ki doğayla barışık olalım, sağlıklı, sağlam binaları sağlam zeminlerde üretelim.
Bilime, bilim insanına güvenelim. Okuyalım, araştıralım. Yasalara uyalım. Yasaların bir kez delinmesi başımıza gelen felaketlerin işareti olduğunu unutmayalım.
4-5 Şubat 2023 Kahraman Maraş depremleri ile yıkılan 10 şehrimizin acısı seksen milyonun acısı oldu. On binlerce yuva yok oldu. İnsanlarımızı yitirdik, üretim durdu. Şimdi oturup suçlu arıyoruz.
Daha önceki felaketlerde olduğu gibi bir süre konuşup sonra yine unutacağız. Sorunları unuttukça tarih tekrarlanmaya devam edecektir.
Bu coğrafya bizim vatanımız. Bu vatana sahip olmalıyız…
Tarihe dönüp baktığımızda insanımız yerleşim yeri olarak dağları tercih ettiğini görüyoruz.
Dağlar yalnız bizler için değil bütün insanlık için kutsal yerler olmuştur. Bu öğreti tufanlarla yok olan uygarlıkların birikimleridir. Dağların önemi atasözlerimizde yerini almıştır. Bir atasözümüz şöyle der “Oba’yı tutan beydir yeri tutan dağdır” Dağlar güvenli ve savunması kolay yerlerdir. Ovaları tarım alanları olarak kullanmışlardır.
Mitolojilerde dağlar dünyanın çivisi olarak görülür. Yeryüzünün dağılmasını önlediği anlatılır. Türk dağ isimlerinde de bu olgu vardır. Demir Kazık Dağları, Kazılık Dağları gibi, Dağların Kazık ya da Çivi görevi görerek, depremde toprağın hareketini engellediği varsayılır.
Ovalara, dere kenarlarına, kıyılara yayılmamız felaketlerden ders almadığımızın işaretidir.
Bu felaketin gelecek için başlangıç olması, bilimin ışığında sağlam zeminlerde kurulacak şehirlerin depremlere, sellere karşı koyacak nitelikte olması gerekir. Bizi yönetenlerin menfaatlerini düşünerek atacağı adımların karşısında bütün ülke olarak karşı durmalıyız.
Bu ülke hepimiz için son adres.
30 Mart Ataşehir