Tren garında tren beklerdik. Siyah bir duman savrulurdu toz bulutlar gibi. Garda uzun bekleyişler… Jeton sırasında bekleyen insanlar… Kimi gidenleri gözyaşlarıyla uğurlarken, kimi de sevdiklerine kavuşunca mutluluğu yaşardı. O tren garında hep bir bekleyiş vardı. Bitmeyen özlemler acılar, sevdalar, hüzünler, mutluluklar…
Demirli raylar üzerine kurulu bir dünya… Kimilerine umut, özlem, hasret savururdu..
Tren hareket edince bir ıslık sesi duyulurdu. Bacasından dumanını savurmaya başlardı. Ardından hüzünlü ifade dolu duygular sarardı etrafı. Simit satan çocuklar, satış yapan işportacılar sarardı. Kimi ekmek parası pesinde iken, kimi de uzun bekleyişlere dayanamayıp garın çevresinde uyuya kalırdı. Satıcılar tezgah kurup müşteri beklerken trenin yaklaşmasıyla zabıtaların kovalamacası başlardı.
Günümüzün şartları çok farklı. Biz eskileri özlerken şimdiki nesil metroda, duraklarda ellerinde telefon saniyeler için de istedikleri ulaşıma erişirken bile hayattan hiç bir tat alamıyorlar.
Eskiden dedim ya özlem vardı, gerçeklik vardı. Hayatın emekle ayakta duruşu vardı…
Bacasında duman tüten evler vardı. Sobada kestane pişerdi. Sessiz sinema oynanırdı sokaklarda. Topaç oynayan, ip atlayan, seksek oynayan çocuklar vardı. Hali hazır her şey varken rahata ermiş insanlık görüyorum. Maalesef çöplere asılı ekmek torbaları hiç eksik ve yakışık olmuyor. Vay vaylar olsun halimize…
Eskiden sevgi, saygı vardı. Sahte olmayan gülüşler, bitmeyen komşuluklar vardı.
Ben eskiyi özledim. Tren garındaki özlemi, hasreti, sevgiyi, bekleyişleri… Trenin bacasından savrulan dumanı özledim. Acı ama gerçek. Geçmişini unutmuş insanların olduğu bir dönemde yaşıyoruz.
Rabbım biz kullarına merhamet eylesin…