DOLAR 32,2234 % -0.07
EURO 34,7715 % -0.11
STERLIN 40,4087 % 0.03
FRANG 35,5636 % -0.1
ALTIN 2.456,43 % 0,98
BITCOIN 63.094,02 3.222
izmir escortescort konyaankara bayan escortPendik escortKadıköy EscortBostancı Escortgaziantep escortgaziantep escorthttps://goldlightjewels.com/ankara escortataşehir escortSpace Fortuna CasinoikimisliJackpot Bob CasinoMebbistrendyol indirim koduhttps://fedsang.org/betpark girişBahçeşehir Escortslot siteleri https://en-iyi-10-slot-siteleri.comstarzbet adamsah.netdeneme bonusucasibomstarzbet girişstarzbet girişbahsegelsilksleura.combahiscombahiscombelugabahisbelugabahisbetistbetistceltabetceltabetklasbahisklasbahismariobetmariobetrestbetrestbettarafbettarafbettipobettipobetcasibomcasibomcasibomcasibomstarzbetsahnebetlimanbetredwinmatadorbetmatadorbetbetkombetkomcasibomcasibomcasibomcasibomcasibomstarzbetbahis siteleriblackjack siteleriCasinoBonanzacasino bonanzadeneme bonusurulet sitelerisweet bonanzacasino sitelericasino sitelericasino sitelerifethiye klima servisidenizli çilingiristanbul escort bayancasibomdinamobetmatadorbetmatadorbet girişmatadorbet pinterestmarsbahismarsbahis girişmarsbahis pinterestrestbetrestbet girişrestbet twitterklasbahisklasbahis girişklasbahis twitterbetebetbetebet girişbetebet twitterbelugabahisbelugabahis girişbelugabahis twittertarafbettarafbet giriştarafbet twitterbetistbetist girişbetist twittermarkajbetmarkajbet girişmarkajbet twittergobahisgobahis girişgobahis twitterbetnisbetnis girişbetnis twitterbetsatbetpas girişbetsat twitterbetorspinbetorspin girişbetorspin twitterligobetligobet girişligobet twitterbetkanyonbetkanyon girişbetkanyon twitterbaywinbaywin girişbaywin twitterrokubetrokubet girişrokubet twitterikimisliikimisli girişikimisli twittercratosslotcratosslot girişcratosslot twitterwinxbetwinxbet girişwinxbet twitterbahisalbahisal girişbahisal twittergorabetgorabet girişgorabet twitterelexbetelexbet girişelexbet twitterfunbahisfunbahis girişfunbahis twitterartemisbetartemisbet girişartemisbet twitterbetparkbetpark girişbetpark twitterbetlikebetlike girişbetlike twitterperabetperabet girişperabet twittersavoybettingsavoybetting girişsavoybetting twitterdiscount casinodiscount casino girişdiscount casino twitterpiabetpiabet girişpiabet twitterjasminbetjasminbet girişjasminbet twitterhilbethilbet girişhilbet twittervenüsbetvenüsbet girişvenüsbet twitterasyabahisasyabahis girişasyabahis twitterredwinredwin girişredwin twitterbetkolikbetkolik twitterbetkolik girişdinamobetdinamobet girişdinamobet twittermilanobetmilanobet girişmilanobet twitterelitbahiselitbahis girişelitbahis twitterGrandpashabetbetpasrestbetklasbahisbetebetbelugabahistarafbetbetkombetistmarkajbetparibahisbetinegobahisbettiltbetpasbahis sitelericasino siteleriseobetnisbetsatbetorspinligobetbetkanyonbaywinrokubetikimislicratos slotwinxbetbahisalgorabetelexbetfunbahisartemisbetbetparkbetmatikoleybetbetlikekralbetperabetlimanbetsavoy bettingintobetdiscount casinobahsegelmostbetbetroadpiabetjasminbethilbetvenüsbetasyabahisredwinbetkolikdinamobetmilanobetelitbahisorisbetpusulabetaresbetfavoribahispolobetdumanbetmatbetpalacebetmrbahistulipbetnorabahismilosbetbetvoleonbahisbetexperbahigobetperpoker betalordbahiscasino valebetonredbahis1000baymaviakcebetnoktabetneyinefavorisenbetgitbetcupstarzbethiltonbetsetrabetmelbetbetnanokazandrapoker klasmalt casinocasibom
Cesim ZEYDANLI TÜM YAZILARI

EHL-İ BEYT NEDİR?

Yayınlanma Tarihi : Google News
EHL-İ BEYT NEDİR?
0

“ Rahmân ve Rahîm olan Allah’ın adıyla”

Hamd, Alemlerin Rabbi Allah’a salât ve selâm Efendimiz Hz. Muhammed’e , Âl-i Âbası, Ehl-i Beyti ve Ashâbı üzerine olsun.

***

Alemlere Rahmet olarak gönderilen Efendimiz (s.a.v.) canlı Kur’an olarak yaşadığı bu dünya hayatının sonunda geride ümmetine Kur’an ve Ehl-i beyt’i. emanet olarak bırakmıştır.

Ehl-i Beyt; Kur’an-ı Kerim ve hadis-i şeriflerde açık ve net olarak tanımı ve çerçevesi belirlendiği halde ne yazık ki günümüzde anlam ve önemi yanlış anlaşılan veya  doğru olarak bilinmeyen bir kavram olmuştur.

*

Sözlükte “hane halkı, ev halkı” manasına gelen “Ehl-i Beyt” Arap dilinde “ehl” kelimesinin “beyt” kelimesine izafe edilmesiyle meydana gelen bir terkiptir. Bu terkip ev sahibiyle, onun eşini, çocuklarını, torunlarını ve yakın akrabalarını kapsar.(1)

Âl” ve “Ehl” kelimeleri her ne kadar aynı anlama gelseler de kullanım olarak farklılık göstermektedirler. “Ehl” kelimesi “Âl” kelimesine göre daha geniş kapsamlıdır.

Âl” sözcüğü kişinin özel bir şahsa bağlılığını ifade ederken, “Ehl” sözcüğü kişinin ailenin diğer fertlerini torunlarını ve taraftarlarını da içine almaktadır.(2)

İslam tarihi boyunca “Ehl-i Beyt, “Âl-i Beyt”, “Âl-i Muhammed” gibi farklı kavramlar kullanılmıştır.

*

Ehl-i beyt’in kimler olduğu üzerindeki detayda farklı kabul ve tanımlamalar olsa da, sonuçta Kur’an-ı Kerimde ve Hz. Peygamber’in hadislerinde yer alan Ehl-i beyt kavramı Müslüman olup kendisine Sünni, Şiî, Alevî-Bektaşî veya diğer isimlerle adlandıran bütün Müslümanların ortak paydası ve ortak bir değeri olarak karşımıza çıkmaktadır.

*

Bu çalışmamızda benzetme, saptırma ve zorlama yorumlara girmeden, soyut ve somut tüm varlıkları isimlendiren fazilet ve değer vererek tanımlayan Allah’ın ayeti ve Resulüllah’ın (s.a.v.) konu ile ilgili hadislerinden anladığımızı ölçü alacağız.

Muhakkak ki her şeyin en doğrusunu Allah (c.c.) ve  Resulü (s.a.v.) daha iyi bilir.

*

Ehl-i Beyt: “Ehl” ve “beyt” kelimelerinden oluşan ev halkı manasına da gelen bu tabir Asrı Saadet’ten sonra Peygamberimiz ’in (s.a.v.) aile fertleri yakın akrabalarından bazıları ve Ehl-i Beytine taraf olup ona iman, itaat edip davasını benimseyen taraftar anlamında ifade edilen bir kavram haline gelmiştir.

*

Hz. Peygamber Efendimizin ’in (itreti) nesli manasında kullanılan “Âl-i abâ, Ashâbü’l-abâ, Hamse-i âl-i abâ, Ehlü’l-kisâ, Pençe-i âl-i abâ” terimleri Ehl-i beyt ile aynı anlamda kullanılmıştır. (3)

***

Hz. Peygamber Efendimizin (s.a.v.) ailesi ve yakın çevresi olan Ehl-i Beytin, ilk İslâm toplumundaki fazilet ve değeri, dini ve sosyal fonksiyonları ,dinin yeryüzündeki kaynağı ve dini daha iyi anlama ve günlük hayatlarına tatbik etmelerinden ,Allah tarafından seçkin kılındıkları ayet ve hadislerle de bildirildiğinden Ashap ve Tabiin döneminde de Hz. Peygamber Efendimizin ’e (s.a.v.) karşı besledikleri sevgi ve saygının bir benzerini Allah’ın emri olarak onun yakınları olan Ehl-i beytine de göstermişlerdir.

İlk dönemdeki sahabeler ve tabiin dönemi alimlerinden İmam Ebu Hanife, İmam Şafiî, İmam Nesâi ,İmam Malik ,İmam Ahmed b. Hanbel ve diğerleri  örnek gösterilebilir.

Bu dönemde dini anlama ve hayatlarına tatbik etmede toplumun önünde olan sahabeler ve  İmamların tümü  Ehl-i Beyt itikadı ve fıkhı üzere idiler.

.

Maliki mezhebinin Kurucusu Malik b. Enes, Hz. Ali’nin fazileti hakkında birçok hadis toplayarak nakletmiştir. (4)

*

Şehristanî, İmam Ebû Hanife’nin Zeyd b. Ali’ye (a.s.) biat ettiğini ve onun taraftarları arasında bulunduğunu bu nedenle de Mansur iş başına gelince onu müebbetten hapsettiğini ve hapiste iken zehirlenerek vefat ettiğini belirtir. (5)

****

İmam Şâfiî Ehli beyt sevgisinin fıkhi boyutlarını incelemiş ve namazın son teşehhüdündeki salavatta Ehli beytin zikredilmemesi durumunda namazın batıl olacağını buyurmuştur.

Ey Resûlullâh’ın Ehl-i Beyt’i! Sizi sevmek, Allâh’ın Kur’ân’ında inzâl ettiği bir farzıdır.

Size en büyük medâr-ı iftihar olarak kâfîdir ki, size salât etmeyenin namazı kabul değildir.” (6)

İmam Şâfiî bir gazelinde de şöyle ifade etmektedir;

“Mezheplerinin insanları günaha ve cehalete sürüklediğini gördüğümde

Al-i Beyti Mustafa olan Necat gemisindeki Allah’ın ismine tutundum

Allah’ın ipine tutundum ki o da Al-i Beyti Mustafa’ya bağlanmaktır.

Tıpkı emir olunduğumuz gibi.

Muhkemi nakilde buyrulduğu gibi, din 70 küsur fırkaya ayrıldığında

O fırkalardan birinin dışında hiçbirinin kurtuluşu mümkün değildir.”

İmam Şafii’nin Ehl-i beyt sevgisinin derecesi  yukarıdaki şiirinden de anlaşılacağı gibi sıradan bir sevgi değildir.

İmam, bu sevginin Kur ’ani delillerle ümmetin üzerinde farz olduğunu vurgulamış, hadisi Şerifi ölçü alarak da Ehli beytin kurtuluş gemisi olduğunu belirtmiştir.

*

“Müsned-i Ahmed b. Hanbel” İmam Ahmed b. Hanbel’in hadis dalındaki eserlerinden birisidir.

Bu eserde Ehl-i Beyt’in fazilet ve üstünlükleri hakkında onlarca naklettiği hadislerden birinde Hz. Ali  (a.s.) hakkında şöyle der:

“Hz. Ali’nin fazilet ve üstünlüğü hakkında söylenen hadisler, hiçbir sahabi hakkında söylenmemiştir.”(7)

***

İslam Tarihin ilk dönem meşhur şairi Ferezdak Ehl-i Beyt ile ilgili şöyle der;

‘’O, öyle bir sülaledir ki onları sevmek dindir.

.Onlara buğz etmek küfürdür.

.Onlara yakın olmak himaye ve necattır.

.Hiçbir cömert onların cömertliğine erişemez.

.Hiçbir kavim onların keremine yaklaşamaz.

.Sayıya girmeyen ehl-i itti kanın imamı onlardır.

 Arzın hayırlıları kimdir? Diye sorulsa, onlardır.

 Onu tafdil eden ve şereflendiren Allah u Azmuşşan’dır.

 Levh-i mahfuza kalem bunu böyle yazdı.

 Allah’ın zikrinden hemen sonra onların zikri gelir.

 Her şeyin başlangıcı onlarla, sonu yine onlarladır.’’

.Onlarla başlayıp onlarla bitmeyen dualar kabul olmaz.

 Onlara salavat getirmeden kılınan namazlar kabul olmaz. (8)

***

Bu konuyla ilgili Peygamber efendimiz (s.a.v.) şöyle buyurdu:

 

“Kıyamet günü insan dört şeyden sorguya çekilmedikçe adım atamaz:

~Ömrünü ne ile geçirdiğinden,

~Bedenini ne ile eskittiğinden,

~Malını nereden kazandığı ve nerede harcadığından

~Ve biz Ehlibeytin sevgisinden sorgulanacaktır.’’ (9)

*

Mü’minlerin annesi Ümmü Seleme’den  (r.a.) naklen Peygamber efendimiz şöyle buyurdu:

“Ali’yi seven beni sevmiş olur, beni seven de Allah’ı sevmiş olur, Ali’ye buğzeden bana buğzetmiş olur, bana buğzeden de Allaha buğzetmiş olur”(10)

*

Taberani  İbni Abbas (r.a.) tan rivayet etti :

Resulullah (s.a.v.) Buyurdu ki :

‘’Size verdiği nimetlerden dolayı Allah’ı sevin.

Allah’ın rızası için de beni sevin.

Beni sevdiğiniz için de Ehl-i Beytimi sevin .’’(11)

*

Ehl-i Beyt ilk dönemlerden itibaren İslam toplumu içinde konum ve ağırlığını her zaman Allah ve Resul’üne (s.a.v.) tam imanı teslimiyeti ve yolunu takip etmesiyle hissettirmiştir.

Müslümanlar; İslam’ı öğrenip hayatlarına tatbik etmede, nazil olan ayet ve ayetlerin tefsiri olan Hz. Peygamber Efendimizin sünnetini ,sözlü ve uygulamalı olarak Ehl-i beytin öğretim ve uygulamasından öğrendikleri gibi  ev ve aile hayatının özel konularını da Ehl-i Beyt’ten öğrenerek istifade etmişlerdir.

*

Devam eden zamanda Ehl-i Beyt’in siyasi, iktisadi ve fıkhî boyutları da dikkate alınacak olursa, günümüze kadar uzanan İslam Tarihinde Ehl-i Beyt’in önemi daha iyi anlaşılmış olacaktır.

***

Hz. Peygamber Efendimizin (s.a.v.) vefatından sonra siyasi çıkar ve amaçlarına ulaşmak için oluşan fırkaların kendi amaçlarına uygun yaptıkları tanımlamalar ve ayrışmalar göz önüne alındığında anlam ve algı değişimine uğratılan Ehl-i Beyt Kavramı zihinlerde anlam karmaşasına neden olmuştur.

*

Müslümanların üzerinde ittifak ettikleri ortak payda olan Ehl-i Beytin tanımı ve Ehl-i Beytin kimler olduğunu Alemlerin Rabbi ve Onun Resulü (s.a.v.).açık ve net olarak bildirdiği halde ne yazık ki;

~ Bazı kesimler tarafından bir kısmı kabul edilip diğerleri ret edilmekte,

~ Bazı kesimler tarafından zorlama yorumlarla çerçeve çok genişletilip anlamı dışına çıkarılmaya çalışılmakta,

~ Bazı kesimler tarafından ise çığırından çıkarılıp şahsi yorumlama ve saptırmalarla Ehl-i Beyt sıradanlaştırılıp tamamen yok sayılmaktadır.

***

Kur’an’ı kerim ve hadisi şeriflerde Ehl-i Beytin fazilet ve makamları olaylar ve vakıalarla birlikte anlatılmış, övülmüş ve ümmetin dalaletten kurtuluşunun ancak Peygamber efendimiz’in  (s.a.v.) sünnetini hakkıyla yaşayan ve temsil eden Ehl-i Beyt ile birlikte olmak ve onların takip ettiği yolu takip etmekle mümkün olabileceği buyrulmuştur.

*

Efendimiz (s.a.v.) Veda Hutbesinde Ehl-i Beyti hakkında şöyle buymuştur;

Ben size iki değerli (ağır) emanet bırakıyorum; onlara sarıldığınız sürece Benden sonra asla sapıklığa düşmezsiniz. Onlar, Allah’ın Kitabı (Kur’an) ve Benim ıtretim (Ehl-i Beyt‘imdir).Bu ikisi, Kevser Havuzu’nun başında Bana tekrar dönünceye kadar asla birbirinden ayrılmazlar.(12)

*

”Ey insanlar, bilesiniz ki: Ben bir beşerim. Rabbim’in elçisinin (ölüm meleği) gelmesi ve davetine icabet etmem zamanı yakındır. Ben size iki kıymetli emanet bırakıyorum: Birincisi Kitabullah’tır, içerisi nur ve hidâyet doludur. Allah’ın Kitabı’nı alın ve ona dört elle sarılın.”

Resûlullah Efendimiz (s.a.v.)Kur’ân-ı Kerîm’in önemi ve Kur’an’a yöneltmek için birçok teşviklerde bulunduktan sonra devamında Ehl-i Beyt ile ilgili buyurdu ki:

Ehl-i beytim hakkında size Allah’ı hatırlatıyorum!  Ehl-i beytim hakkında size Allah’ı hatırlatıyorum.!  Ehl-i beytim hakkında size Allah’ı hatırlatıyorum ! ”(13)

 

Rivayetlerde de belirtildiği gibi , Hz. Peygamber Efendimiz (s.a.v.) bu hakikati Veda Haccın da, Mekke ile Medine arasındaki Gadîr-i Hum denilen suyun başında ve birçok yerde defalarca ashabına tebliğ etmiştir.

***

EFENDİMİZ HZ.MUHAMMED ‘İN (S.A.V.) EHL-İ BEYTİ ÜÇ KISIMDIR.

1~ Hz.Resûllullah’ın (s.a.v.) (ıtreti) soyu neseben Âli Abâ dediğimiz Ehl-i Beyti.

*

2~ Hz.Resûllullah’ın (s.a.v.) hane halkı ve yakın akrabalarından bir kısmı.

*

3~ Hz.Resûllullah’a (s.a.v.) iman itaat edip davasını benimseyen, Sünnetinin varisi olan ehl-i Beytine taraftar olan ve onların yolundan giden ‘Âl-i Muhammed (Manevi Ehl-i Beyti).

***

1~EFENDİMİZ HZ.MUHAMMED’İN (S.A.V.) SOYU (ITRETİ )-ÂL-İ ABÂ) EHL-İ BEYTİ

Hz.Resûllullah’ın (s.a.v.) (ıtreti) Âli Abâ ) neseben Ehl-i Beytinin kimler olduğunun delili ayet ve hadisi Şerifler.

1~Meveddet Ayeti (Şura 23)

 (Habîbim, yâ Muhammed!) De ki: “(Ben) sizden buna (size olan tebliğ vazifeme) karşı, akrabalıkta yakınlarıma (âl-i beytime) muhabbetten başka bir ecir (ücret) istemiyorum! (Şura/23)

İbni Abbas (r.a.) rivayet eder:

“Meveddet ayeti) nazil olduğu zaman Peygamber Efendimize (s.a.v) ;

Ey Allah’ın Resulü! Allah’ın bize Sevgilerini farz kıldığı yakınlarınız kimlerdir?” diye sordular.

Efendimiz (s.a.v) şöyle buyurdu:

Ali, Fatıma, Hasan ve Hüseyin’dir.”(14)

***

2~ Tathir Ayeti (Ahzab:33)

Ey Ehl-i Beyt! Allah (bu emirleriyle), sizden ancak kiri (günahı) gidermek ve sizi tertemiz kılmak ister.’(Ahzab :33)

***

Birçok tefsir ve hadis kitaplarında bu ayet-i kerimedeki Ehl-i Beyt’ten maksadın;

Hz.Peygamber efendimiz’in (s.a.v.) neseben Ehl-i Beytinin; Hz. Ali (a.s.), Hz. Fatıma (a.s.), Hz. Hasan (a.s.) ve Hz. Hüseyin (a.s.) olduğu açıkça belirtilmiştir.

***

Suyutî, ed-Dürr`ül-Mensur adlı tefsirinde, Taberanî`nin, Ümmi Seleme `den (r.a.) şöyle rivayet edildiğini bildiriyor:

“Resulullah (s.a.v.), kızı Hz. Fatıma’ya (a.s.) şöyle buyurdu:

Kocanı ve çocuklarını benim yanıma getir.

” O da gidip onları getirdiğinde,

Hz. Peygamber Efendimiz (s.a.v.), Fedek’ten getirilmiş olan abasını onların üzerine örttü ve mübarek ellerini onların üzerine koyup şöyle buyurdu:

Allah`ım, bunlar Muhammed’in ailesi ve soyudur, kendi rahmet ve bereketlerini Muhammed’in ehli ve soyunun üzerine indir; nasıl ki İbrahim`in soyuna indirdin. Şüphesiz ki sen, övülensin, yücesin.”(15)

***

Resulullah (s.a.v.) şöyle buyurdu:

Bu (Tathir Ayeti) beş kişinin hakkında nazil olmuştur: Ben, Ali, Fatıma, Hasan, ve Hüseyin. (16)

Bu hadisi diğer birçok muhaddis ve müfessirlerde nakletmiştir. Vahidi, Esbab-un Nüzul“da Ebu Said“den ve İmam Sa”lebi de kendi tefsirinde nakletmiştir.

Tathir Ayeti tefsirinde kast edilen , Ehli Beyt`in kimler olduğu hakkında Mü’minlerin annesi Hz.Aişe (r.a.) şöyle bildirmiştir;

-Bir sabah vakti Hz. Peygamber Efendimiz (s.a.v.) evden çıktı. Üzerinde keçi kılından dokunmuş nakışlı bir mırtı aba bulunuyordu. Hasan geldi, onu içine aldı, Hüseyin geldi, onu da içine aldı, daha sonra Fatıma geldi, onu da içine aldı, en son Ali geldi, onu da abasının içine alarak şu ayeti okudu.

‘‘-Ey Ehl-i Beyt! Allah (bu emirleriyle), sizden ancak kiri (günahı) gidermek ve sizi tertemiz kılmak ister.’’ (Ahzab :33) “(17)

*

Enes b. Malik’ten (ra) şöyle rivayet nakledildi:

Kuşkusuz Resulullah (s.a.v) altı ay boyunca sabah namazına çıkarken kızı Hz Fatıma’nın (a.s.) kapısı önüne gelir ve şöyle seslenirdi;

’-Ey Ehl-i Beyt! Allah (bu emirleriyle), sizden ancak kiri (günahı) gidermek ve sizi tertemiz kılmak ister.’ (Ahzab: 33)  (18)

***

3- Mübahele Ayeti (Âl-i İmrân / 61)

 İslâm tarihinde ‘’Mübahele” olarak rivayet edilen çok önemli olaya göre:

“Hıristiyan olan Necran kabilesinden bir heyet, Hz. Muhammed Efendimizin ’in (s.a.v.) yanına gelip Hz. İsa’nın (a.s.) peygamberliği ile ilgili (Allah’ın kulu ve elçisi olduğunu iddia ettiği için) ve bu iddiası hakkında konuşup bu iddiası ile ilgili delil isteyince şu ayet nazil oldu

*

‘’İsa (Aleyhisselam’ın) Allah’ın kulu ve Resulü olduğuna dair sana ilim geldikten sonra onun hakkında kim seninle münakaşaya kalkışırsa şöyle de:

“- Gelin, oğullarımızı ve oğullarınızı, kadınlarımızı ve kadınlarınızı, bizleri ve sizleri çağıralım; sonra hepimiz dua edip yalvaralım da Allah’ın lânetini yalancıların üzerine okuyalım. (Âl-i İmrân / 61)

**

Allah bu ayeti nazil ederek Hz. Muhammed Efendimiz ‘in (s.a.v.) ailesini yanına alıp çöle çıkmasını, Hıristiyanlara da kendi hanım ve çocuklarıyla birlikte çöle çıkmalarını, sonra da Allah’tan yalancıların üzerine lânet ve cezasını indirmesi için dua etmelerini emreder.”

***

Zemahşerî, Keşşaf adlı tefsirinde bu olayı şöyle nakleder:

“Hz. Peygamber Efendimiz (s.a.v.) Necran Hristiyanlarını mübahele etmeye çağırdığı zaman dediler ki:

“-Müsaade edin, dönüp bu konuda biraz düşünelim.

Kendi aralarında toplanıp konuştukları zaman,

İnanç büyükleri olan (Necran papazı) Akıb`e dönerek:

 “Ey Mesih`in kulu! Senin görüşün nedir?diye sordular.

O da şöyle dedi:

“Ey Hıristiyan Cemaati!

Allah’a and olsun ki, siz Muhammed’in Allah tarafından gönderilen bir peygamber olduğunu ve O`ndan hak bir kitap getirmiş olduğunu biliyorsunuz.

Allah’a and olsun ki,

Allah’ın Peygamberi ile mübahele eden hiçbir ümmetin büyükleri diri kalmamış ve küçükleri de büyümemiştir.

Eğer onunla mübahele ederseniz, gerçekten hepimiz helâk oluruz.

Bununla beraber yine de kendi dininizin üzerinde kalmak isterseniz, bu şahısla (Muhammed’le) vedalaşın ve kendi diyarınıza dönün. Dedi.

***

Bu arada Hz. Peygamber Efendimiz (s.a.v.), Hz. Hüseyin`i (a.s.) kucağına almış, Hz. Hasan`ın (a.s.) elinden tutmuş, peşi sıra Hz. Fatıma (a.s.) ve onun peşi sıra da Hz. Ali (a.s.) olduğu halde geldi ve ;

Ben dua ettiğim zaman siz de amin deyin.” dedi.

*

Necran papazı bu manzarayı görünce, Hıristiyanlara dönerek şöyle dedi:

“-Ey Hıristiyan topluluğu!

 Ben öyle simalar görüyorum ki,

Allah bir dağı onların hürmetine yerinden koparmak istese, koparır.

 Onlarla mübahele etmeyin.

Eğer mübahele ederseniz, helâk olursunuz ve kıyamet gününe kadar yeryüzünde bir tek Hristiyan kalmaz’’

*

Zemahşerî, bu olayı naklettikten sonra,

Mübahele Ayetinin tefsiriyle ilgili olarak Ehli Beyt’in hakkında Hz. Aişe’den (r.a.) rivayet ettiği bir hadis ile Ehli Beyt’in makamının açıklandığını ifade eder:

 “Allah-u Teala bu ayette, onları `kendimiz` diye tabir edilen kimseden de önce zikretmiştir ki, onların Allah katındaki özel makamlarını ve yakınlık derecelerini açıkça bildirsin.

Bu ayet, `Ashab-ı Kisa`nın fazilet ve üstünlüğüne en büyük ve en güçlü bir delildir’’.

’’Aynı zamanda bu olay, Hz. Resulullah (s.a.v.)`in nübüvvetinin doğruluğuna da güzel bir delildir. Zira ister dost olsun, ister düşman, hiçbir şahıs, Hıristiyanların, Hz. Peygamber`in mübahele isteğini kabul ettiklerini nakletmemiştir.”

İslam ile inanmayanların ordusunun karşı karşıya geldiği bu olayda sadece bunların öne çıkması, onların hidayet önderleri, ümmetin seçkinleri, ileri gelenleri ve ümmet içinde duaları geri dönmeyen, sözleri yalanlanmayan en temiz ve en mübarek kişiler olduklarını göstermektedir.’’

*

Fahr-i Razî, ‘’Tefsir-i Kebir ‘’adlı eserinde Zemahşerî`nin naklettiği rivayeti aynen nakletmiş ve söz konusu ayetin tefsirinde Zemahşerî’nin sözlerine katılarak şunu eklemiştir:

“-Bil ki, bu hadisin doğru olduğuna tefsir ve hadis ehli ittifak ve icma etmişlerdir.”

*

Efendimiz’in (s.a.v.) neseben (ıtreti) Ehl-i Beyti’nin kimler olduğunun bir diğer delili de gerçekleşen bu mübâhele olayıdır.

Hz. Peygamber (s.a.v), Necran’lı Hristiyan heyetiyle yaptığı münazara sırasında nâzil olan bu âyetin gereğini yerine getirmek üzere, mübahale olayına Ehl-i Beyti (ıtreti) olarak belirleyip birlikte katıldığı

1~ Hz. Fâtıma (a.s.)

2~ Hz. Ali (a.s.)

3~ Hz.Hasan (a.s.)

4~ Hz.Hüseyin (a.s.) ve Resulullah (s.av.)  olmak üzere (Âl-i Aba da olduğu gibi ) beş kişidir.

***

El Taberani  Hz.Ömer (r.a.) dan rivayet etti .

Dedi ki :

Resulullah (s.a.v.) buyurdu ki :

(Tüm kadınların nesli babasındandır.(Nesli evlendiği kocasından devam eder.) Fakat Fatma’nın evlatları hariç . Onlar benim (evlatlarım) neslimdir. Ben onun babasıyım.(19)

 ***

4- Salâvat (Salât) Ayeti: (Ahzap /56)

Muhakkak ki Allah ve melekleri, o peygambere salât ederler. Ey iman edenler! (Siz de) ona salât edin ve (ona) teslimiyetle selâm verin!.(Ahzap:56)

*

Sahabilerden Ebû Muhammed Ka’b bin Ucre (r.a.) söyle anlatır:

‘’Bu Ayet nazil olunca bir gün Resulullah (s.a.v.) yanımıza gelmişti kendisine sorduk:

 Resulullah! Sana nasıl selâm vereceğimizi öğrendik, ancak sana nasıl salavat getireceğiz?

*

Resulullah (s.a.v.) buyurdu ;

Cebrail (a.s.) buyurdu ki:

’-Aziz ve Celil olan Allah’ın izzeti için bu şekilde indirdim.

“Allâhumme salli alâ Muhammed’in ve alâ âli Muhammed. Kemâ salleyte alâ İbrahime ve alâ âli İbrahim. İnneke hamidun mecîd.

*

“Allah’ım! Muhammed’e ve Muhammed’in Âl-i Beytine ,İbrahim ve onun Âl-i Beyti üzerine salât ettiğin gibi salât et! Şüphe yok ki, sen çokça hamd edilen ve şanı yüce olansın.’’

*

Allâhumme barik alâ Muhammed’in ve alâ âli Muhammed. Kemâ barekte alâ İbrahîme ve alâ âli İbrahim. İnneke hamidun mecîd.

*

‘’Allah’ım! Muhammed’e ve Muhammed’in Âl-i Beytine , İbrahim ve Âl-i Beytine bereket ihsan ettiğin gibi bereket ihsan eyle! Süphesiz ki, sen çokça hamd edilen ve şanı yüce olansın

‘’Bana böyle salâvat getirin’’ buyurdu.’(20)

*

Sonra Resûlullâh (s.a.v.) buyurdu ki;

Bana sonu (nesebi) kesik salâvat getirmeyin.

Kesik salavât nedir?’’ diye sorduklarında;

Resûlullâh (s.a.v.) söyle buyurdu:

Allahumme salli alâ Muhammedşeklinde deyip durmanızdır”.

 ‘’-Siz salâvatı söyle söyleyin:

‘’Allahumme salli alâ Muhammed’in ve alâ âl-i Muhammed“ (21)

”Allah’ım Efendimiz, Muhammed’e ve Âl-i Beytine (evladu iyaline) salatu selam eyle (Rahmet et, selametlik ver.”

*

Salavatın okunma tarzına dair Resulullah’ın (s.a.v.) bu ikazının bir delili de ile şu hadisi şeriftir;

Ali bendendir, ben de ondanım”, “Fatıma benden bir parçadır”, “Hasan ve Hüseyin benden bir parçadır

 Birçok defa dile getirdiği nesli olan Ehl-i Beyt’i ile Resulullah’ın bir bütün olduklarını beyan buyurmuştur. (22)

***

“Doğrusu biz, onların ileri geri söyledikleri kötü sözler yüzünden canının sıkıldığını, göğsünün daraldığını çok iyi biliyoruz. Sen şimdi Rabbini hamd ile tesbih et ve secde edenlerden ol.” (Hicr 15/97-98)

Müşriklerin, Efendimiz (s.a.v.)’e yönelik hakaretlerinden biri de, erkek çocuklarının yaşamaması sebebiyle ona “ebter” yani “erkek evladı kanalıyla nesli devam etmeyecek olan”, “soyu kesik olan” demeleriydi.

Rivayete göre bir defasında Efendimiz ‘in  (s.a.v.) ismi zikredilince müşrikler:

Bırakın onu. Onun sonu kesiktir. Onun soyunu devam ettirecek erkek evladı yoktur. Ölünce ismi unutulur, gider. Biz de ondan kurtuluruz

Demişlerdi bunun akabinde Cenâb-ı Hak Kevser sûresini indirerek Habib-i Edîbi’ni teselli buyurdu.(23)

***

‘’ .Asil nesebi kesik olan, şüphesiz sana ebter (soyu kesik) diyenlerdir.’(Kevser (103)-3)

*

Bu ayetin mucibince Efendimize (s.a.v.) düşmanlık edenlerin Kerbela’da da neslini yok etmek istemelerine rağmen Rabbimiz bu ayeti kerime ile ferman ettiği gibi bu nesli korumuş Efendimize (s.a.v.) düşmanlık edenlerin nesilleri yok olup gitmiştir.  Efendimizin (s.a.v.) nesli Ehl-i Beyti kıyamete kadar Seyyid ve Şerifler olarak devam edecektir. Şüphesiz Allah vadinden dönmez.

***

2~EFENDİMİZ HZ. MUHAMMED’İN (S.A.V.) (ZÜ’L-KURBA) HANIMLARI VE YAKIN AKRABALARINDAN OLAN EHL-İ BEYTİ

*

Kur’an-ı Kerîm’de ehl ve beyt kelimesi birçok ayette geçmektedir. Bu ayetlerde ve Hadisi şeriflerde buyurulduğu gibi Peygamber efendimizin (s.a.v.) hanımları ve yakın akrabalarından iman edip kendisi ve Ehl-i Beytine taraftar olan bazı akrabalarının da Ehl-i Beyt ten olduğunu hadisi şerifleri ile beyan etmiştir.

*

1- (Enfal suresi 41.Ayet) Zü’l-Kurba Akraba olan Ehl-i Beyti

 Şunu bilin ki, ganimet olarak aldığınız şeylerin beşte biri Allah’a, Resul’üne, onun akrabalarına, yetimlere, yoksullara ve yolda kalmışlara aittir.’ (Enfâl (8) 41)

*

‘’Melekler ona) dediler ki: “- Sen Allah’ın emrine mi şaşıyorsun? Allah’ın rahmeti ve bereketleri üzerinize olsun, ehl-i beyt… Şüphe yok ki Allah nimet vermesiyle hamde lâyıktır, lütuf ve ihsanıyla yücedir.” (Hûd (11) 73)

*

Resul-i Ekrem (s.a.v.) ,Hz Zeyneb (r.a.) ile evlendiği gün başta Hz.Âişe (r.a.) olmak üzere bütün hanımlarının odalarını dolaşmış, her birine,

“Allah’ın selâmı üzerinize olsun ey Ehl-i beyt!diye hitap etmiş ve onların Ehl-i beyt’in mensupları olduğunu vurgulamıştır (24)

*

Hz. Peygamber Efendimiz, bizzat kendi eşlerine selam verirken ehl-i beyt kavramını kullanmıştır.

Enes (r.a.) anlatır:

Ben Zeynep’in velimesine katıldım. Hz. Peygamber Efendimiz İnsanları ekmek ve etle doyurdu. sonra eşlerinin hepsine uğradı. Onların her birine şöyle diyordu: »

(Selam size ey Ehl-i Beyt nasılsınız ?).

Yanındakiler Zeyd’e (r.a.):

“–Hazret-i Peygamber Efendimiz ’in Ehl-i Beyt’i kimlerdir yâ Zeyd? Hanımları da Ehl-i Beyt’inden değil midir?diye sorunca o:

Hanımları da Ehl-i Beyt’indendir. Fakat O’nun asıl Ehl-i Beyt’i, kendisinden sonra da sadaka almaları haram olan Ali, Akîl, Câfer ve Abbâs’ın aileleridir.” dedi. (25)

*

-Kureyş de ehl-i beyittendir diyenlere ;İslam Tarihi kaynakları ve Hadisi şeriflere göre Peygamber Efendimiz (s.a.v.) Kureyş’e hiçbir zaman humustan pay vermemiştir. (26 )

***

3~ EFENDİMİZ HZ. MUHAMMED EFENDİMİZ’İN (S.A.V.) (ÂL-İ MUHAMMED)-MANEVİ EHL-İ BEYTİ

Eski cahiliye toplumunda, kişinin dostu ve düşmanını belirleyici birinci unsur, kan bağı, mensubu olduğu kabile ve kabilecilik idi.

İslam’ın gelişi ile bu belirleyici unsurlar yerini yeni bir kavrama bıraktı.

*

Hz. Peygamber Efendimiz (s.a.v.) İslâm’ı tebliğe başladığında hanımı Hz. Hatice’den (r.a.) sonra yakın akrabalarından ona iman edip destek olan bir kişi çıkmıştı.

Bu henüz on yaşlarında bir çocuk olan Ali b. Ebî Tâlib (a.s.) idi.

Daha sonra buna katılan başkaları da olmuştu.

Fakat yakın akrabalarından İslam’ı kabul etmeyip iman etmeyenler de oldu.

Bu durum açıkça bir gerçeği gözler önüne sermekteydi.

Arap geleneğine göre nesep ve kabile bağlıyla bağlı olanların Hz. Peygamber’i (s.a.v) desteklemesi destek olmaları gereken akrabaları dost değil düşman olmuşlardı.

Bu iş bir nesep, bir kabile işi değil, bir iman, bir dava, bir ideal işi olarak yeni bir kavramı ortaya çıkarmıştı.

Efendimiz Hz. Muhammed’in (sav) getirdiği dine iman, itaat ile kabul edip destekleyenler ve buna karşılık  kan bağı ve aynı kabileden oldukları halde reddedenler olarak ikiye bölünmüşlerdi.

Kabile ve Kan bağının yerini yeni oluşan İman ve Din bağı almaya başlamıştı.

 *

Hz. Ali’ler, Hz. Hamza’lar Hz. Abbas’lar yeni dine ve Efendimiz Hz. Muhammed’e (s.a.v.) iman ve İslam ile yaklaşırken, aynı aileden Ebû Leheb’ler (Ebu Leheb  Efendimiz Hz. Muhammed’in öz amcası değil üvey amcasıdır.  Uri Rubin, Hassân b. Sâbit’in bu olayla ilgili olarak söylediği bir şiirini delil gösterip Ebû Leheb’in Abdulmuttalib’in gerçek çocuğu olmadığını, annesinin Abdulmuttalib’den önce Lihyânlı biriyle evlendiğini ve onun bu evlilikten doğduğunu ileri sürmektedir. (BSOAS, XLII, 15)

Ebü’l Bahterî’ Ebu Leheb’in oğuları Hz. Peygamberin damatları Utbe ve Uteybe ve aynı kabilenin diğer fertleri Kabilecilik ve kan bağı bağlılığını terk ederek iman ve inanç konusunda Efendimiz Hz. Muhammed’e (s.a.v.) iman etmeyerek uzaklaşmaya ve düşman olmaya başlamışlardı.

*

Bu yeni oluşan kavram sonunda Efendimiz Hz. Muhammed’e (s.a.v.) iman, itaat edip dava ve idealine canla başla bağlananları Hz. Muhammed’e (s.a.v.) kan bağı ve kendi kabilesinden olmadıkları halde sadece Allah ve Resulüne İman itaat ve Ehl-i Beytine bağlı oldukları için Ehl-i Beytinden saymıştır Âl-i Muhammed Ehl-i Beyt’tim demiştir.

Selmân-ı Fârisî (r.a.) her hâli ile o kadar güzel bir İslâm şahsiyeti sergiliyordu ki, Ensâr da Muhâcirler de:

−Selman bizdendir.”diyerek onu paylaşamaz olmuşlardı.

Bunun üzerine Allah ve Resulüne  (s.a.v.), iman edip  Ehl-i Beytine taraftar olan ve hiçbir bağ veya akrabalıkla ilgisi olmayanların iman, sadakat ve sevgilerinin onları Hz. Peygambere yaklaştırdığını görüyoruz;

*

Nitekim Selman-i Farisî ve Enes hakkında:

‘’Selman da Enes’de bizden, Ehl-i Beyttendir’’buyurduğu gibi.

(Selmân, bizden: Ehl-i Beyt’tendir. Cennetin kendisine müştak olduğu kişilerden).Ehl-i Beytimdir’’ buyurarak Ehl-i beyt’ten saymıştır. (27)

Diğer bir hadisi şeriflerinde de

”−Ehlimin bana en sevgilisi, Allâh’ın ve benim nîmetime mazhar olan Üsâme bin Zeyd’dir.(28)

 Yâni zâhirî mânâda Ehl-i Beyt’e mensûb olmanın yanında, bir de manen ve rûhen Ehl-i Beyt’ten olanlar,

Allah Resulünün (s.a.v.) davasına hizmetkar olup Ehl-i Beytine taraf olup onlarla birlikte Efendimizin sünnetini miras kabul edip yaşayarak temsil etmeye gayret edenlerdir.

Bu ise, mü’min gönüller için mertebelerin en şereflisidir.

***

 GÜNÜMÜZDE EFENDİMİZ HZ. MUHAMMED’İN (S.A.V.) EHL-İ BEYTİ?

1~ Efendimiz Hz. Muhammed (s.a.v.)’in (ıtreti) soyu neseben Âli Abâ dediğimiz Ehl-i Beyti.

Günümüzde ve kıyamete kadar Hz.Resûllullah’ın (s.a.v.) (ıtreti) Âli Abâ ) neseben Ehl-i Beyti ;

Hz.Ali, Hz. Fatıma, Hz. Hasan, ve Hz. Hüseyin neslinden devam eden Seyyid ve Şerif dediğimiz nesli pakdır.

***

2~ Efendimiz Hz. Muhammed (s.a.v.)’in (Zü’l-Kurba) Hanımları ve Yakın Akrabalarından Olan Ehl-i Beyti;

Günümüzde Peygamber efendimizin (s.a.v.) hanımlarından hayatta olan yoktur.

Yakın akrabalarından iman edip kendisi ve Ehl-i Beytine taraftar olan bazı akrabalarının neslinin ise kayıtları tutulmadığı için belli değildir. Ancak bunların neslinden gelenlerinin de İman itaat ve takva olanları varsa, Âl-i Muhammed içinde görülebilir.

***

3~ Efendimize Hz.Muhammed ‘e (s.a.v.) iman itaat edip davasını benimseyen Ehl-i Beytine taraftar olan ve onların yolundan giden Âl-i Muhammed-manevi Ehl-i Beyti

Büyük muhaddis Hakîm et-Tirmizî, Allah dostlarının da dâimâ zikrullâh üzere bulundukları için mânen Ehl-i Beyt’ten sayıldıklarını, lâkin bunun sulbî bir yakınlık olmayıp, kalbî ve mânevî bir yakınlığı ifade ettiğini bildirir.,

 “Zîrâ Resûlullah Allâh’ın zikrini îkâme edip insanların kalbine yerleştirmek için gönderilmiştir.”der. (29)

Yâni zahirî manada Ehl-i Beyt’e mensup olmanın yanında, bir de;

Manen ve ruhen Ehl-i Beyt’ten olabilmek için ;

Resulünün (s.a.v.) davasına hizmetkar olup, Ehl-i Beytine taraf olup, onlarla birlikte Efendimizin sünnetini miras kabul edip yaşayarak temsil etmeye gayret edenler. Âl-i Beyt ile aynileşip onlar gibi İman itaat ibadet ve hayat yaşamaya gayret edip, onların yolundan, izinden gitmek ve onları sevmekle mümkün olabilir.

 İmam Rıza şöyle nakletmektedir: Resulullah (s.a.v.) buyurdu ki:

 “Kurtuluş gemisine binmek, sağlam kulpa sarılmak ve Allah’ın sağlam ipine yapışmak isteyen; Ali’yi sevsin ve onun evlatlarından olan hidayetçileri izlesin.“ (30)

***

Bu vasıflardan biride şu ayeti kerimede buyrulmuştur.

“Sizden (tebliğlerine karşılık hiç)bir ücret istemeyen (bu) kimselere tâbi’ olun; çünkü onlar hidâyete ermiş kimselerdir.”( Yâsin (36) 21 )

***

Bu vasıflarda olanlar Âl-i aba ,Ehl-i Beyt ,Âl-i Muhammed Ehl-i Beyt dirler, bu fazilet ise, mü’min gönüller için mertebelerin en şereflisidir.

***

Bu vasıfları taşımayan her kim olursa olsun ,adının önüne ne yazarsa yazsın, kendisini nasıl adlandırırsa adlandırsın .

Bu şeref ve fazileti veren Alemlerin Rabbi ve Onun Resulü (s.a.v.) bu kişileri ne soy olarak ve ne de Manen Ehl-i Beyt’ten saymamakta ve kabul etmemektedir..

Ehl-i Beyt nesli veya Ehl-i Beyt talibiyim diyen için en önemli olan şey;

Ehl-i Beyt neslinden de olsa dahi kişinin fazilet ve derecesi imanı ve İslam’ıdır.

İnancıyla ve yaşantısıyla tam bir Ehl-i Beyt örneğini yansıtmayan,

Ehl-i Beyt ile aynileşmeye çalışmayan bir kimsenin Ehl-i Beyt neslinden olması veya Ehl-i Beyt taraftarıyım demesi bir anlam  ifade etmemektedir.!

Yine böyle bir kimsenin Ehl-i Beyt’i söz konusu edip Ehl-i Beyt sevgisinden bahsetmesinin de bir anlamı yoktur çünkü;!.

***

Delili de şu ayeti kerime ve Hadisi şeriflerdir.

’Ve bir zaman Rabbi, İbrâhîm’i birtakım kelimelerle (emir ve yasaklarla) imtihân etmiş, bunun üzerine (o) onları tamâmen yerine getirmişti. (Rabbi de ona:) “Doğrusu ben seni insanlara imam (her hususta kendisine tâbi’ olunan rehber) yapıcıyım” buyurdu.(İbrâhîm ise:) “Neslimden de (imamlar yap)!” dedi. (Rabbi de:) “Verdiğim söz (senin neslinden de olsa, aslâ) zâlimlere ulaşmaz!” buyurdu.’’(Bakara (2) 124.)

***

Hz. Nuh’un (a.s.) kıssasında da buyurulduğu gibi;

’ Gemi, dağlar gibi dalgalar içinde onları götürürken, Nuh, bir kenarda ayrı kalmış olan oğluna “Ey oğulcuğum! Bizimle beraber gel, kafirlerle birlik olma” diye seslendi.’’(Hûd (11) 42.)

‘’Oğlu:

“Dağa sığınırım, beni sudan kurtarır” deyince, Nuh:

“Bugün Allah’ın buyruğundan O’nun acıdıkları dışında kurtulacak yoktur” dedi. Aralarına dalga girdi, oğlu da boğulanlara karıştı’’(Hûd (11) 43.)

*

Nûh ise, Rabbine nidâ (duâ) edip dedi ki:

“Rabbim! Şübhesiz ki oğlum benim ehlimdendir (âilemdendir) (sen bana âilemin kurtulacağını va’d etmiştin); muhakkak ki senin va’din haktır ve sen hükmedenlerin en hâkimisin!” (Hûd (11) 45.)

‘’ Allah şöyle buyurdu:

“Ey Nûh! O kesinlikle senin ailenden değildir. Çünkü onun bütün hayatı yanlış bir inanç ve amel üzere kuruluydu. O halde hakkında bilgi sahibi olmadığın bir şeyi sakın benden isteme. Şüphesiz ben, câhillerden olmayasın diye sana öğüt veriyorum.’’ (Hûd (11) 46.)

***

Ehl-i Beyt neslinden de olsa dahi kişinin derece ve fazileti ancak imanı ve İslam’ı Resulullah (s.a.v.) ve Ehl-i Beytin yolundan giderek korunabileceği ve Ahirette Ehl-i Beyte kavuşabileceğini Rabbimiz şöyle buyurmaktadır;.

‘’ (Dünyada) iman edenlere ve zürriyetleri de iman edib kendilerine uyanlara, (ahirette) zürriyetlerine kavuştururuz. (Onları da, baba ve dedeleri gibi cennete koruz ve derecelerini yükseltiriz.)

Bununla beraber (baba ve dedelerinin) amellerinden hiç bir şey eksiltmeyiz. Herkes kazancına bağlıdır, (iyi amel işlerse kurtulur, değilse helâk olur.) ( Tûr (52) 21)

***

Peygamber efendimiz (s.a.v.) bu konuda şöyle buyurmuştur;

“Kimin ameli kendisini geri bırakırsa, nesebi soyu onu ileri götürmeyecektir.(31)

***

Zeyd Bin Sabit (r.a.) Dedi ki:

Resulullah Sallallahu Aleyhi ve alihi ve sellem buyurdu ki :

Size iki emanet bırakıyorum ki;

onlara sımsıkı sarılırsanız benden sonra dalalete düşmezsiniz 

Allah’ın kitabı ve itretim  olan Ehl-i Beytimdir.

İkisi birbirinden ayrılmayacaktır .Ta ki kevser havuzunun başında bana ulaşıncaya kadar .’(32)

Bu hadisi şerifte de buyrulduğu gibi Allah’ın kitabından ayrılan Ehl-i Beyt sayılmamaktadır.

***

Bu konuyla ilgili Rabbimiz şöyle buyurmaktadır;

‘’ Onların atalarından, çocuklarından ve kardeşlerinden bazılarını, evet onları da seçkin kıldık ve dosdoğru yola yönelttik.

İşte bu, Allah’ın hidayetidir; O, bununla kullarından dilediğini doğru yola ulaştırır. Eğer onlar Allah’a ortak koşsalardı yapageldikleri iyi şeyler elbette boşa giderdi.’(En’âm / 87-88 ).

*

Hz. İbrâhim (a.s.) ile birlikte on sekiz peygamberin ismi zikredilerek hepsinin de hidayet üzere yaşadıkları, iyi ve sâlih kimselerden oldukları, bunların atalarından ve zürriyetlerinden de, Allah’ın fazlu keremiyle, âlemlere üstün kılınmış kimselerin bulunduğu;

bütün bu sayılanların doğru yoldan giderek hidayete kavuşturulmuş seçkin insanlar olduğu ifade edilmektedir” Eğer onlar (siz Kureyş müşrikleri gibi) Allah’a ortak koşsalardı, yapageldikleri iyi şeyler elbette boşa giderdi buyurularak üstün kılınsalar bile Allah’ın kitabı ve Resulünün gittikleri doğru yoldan saptıklarında yaptıklarının boşa gittiği ve kendilerine verilen derece ve faziletin alındığı buyurulmaktadır.

*

Ayeti Kerime ve hadisi şerifte de görüldüğü gibi Allah’ın kitabı ve Resulullah’ın (s.a.v.) yolundan ayrılanın hiçbir öneminin kalmadığı ve Ehl-i Beyt’ten de sayılmadığı görülmektedir.

***

Ey Alemlerin Rabbi olan Allah’ım! Efendimiz Hz. Muhammed’e (s.a.v.) kusursuz bir salât, selâm, rahmet, bereket, derece ve vesileyi vermeni ve Makamı Mahmud’a ulaştırmanı diliyoruz.

O Nebi ki! onun hürmetine düğümler çözülür, sıkıntılar ve belalar onun hürmetine açılıp dağılır, hacet ve ihtiyaçlar onun hürmeti yerine getirilir, Maksatlara O’nun hürmetiyle ulaşılır, güzel sonuçlar O’nun hürmetiyle elde edilir, O’nun şerefli yüzü hürmetine bulutlardaki yağmur istenilir.

Allah’ım, onun Âl-i ne ve Ehl-i Beytine, ashabına da her göz kırpacak kadar zamanda (her an, her saniye) her nefes alacak zamanda sana malum olan varlıklar adedince salât eyle, Rahmet eyle.

***

İlâhi sen bizleri Al-i Beytinin yolundan ayırma.

Efendimiz Hz. Muhammed (s.a.v.)’e lâyık ümmet eyle, yolunda daim ve kaim eyle. O’nun ahlâkıyla ahlakımızı tezyin eyle, sevgisine lâyık eyle.

İlâhî bu sevgiye kavuşamadı isek kavuşabilmemizi,

Kavuştu isek bu sevgiyi koruyabilmemiz için, yer yüzünde İlâhî sevginin yansıdığı odak olarak yaratılan

“Rahmeten li’l-Âlemin” olan Resul-i Ekrem’i (s.a.v) ve Ehl-i Beyt’ini sevmemizi, onların sevgi dairesine girebilmemizi ve onların yolunda onlarla aynileşmeyi nasip eyle.

Bu uğurda şüheda-i Kerbela’ya verdiğin ecir ve fazileti ve şehadeti bizlere de lütfeyle. Kıyamet günü Onlarla birlikte efendimizin sancağı altında haşr eyle . Amin.

Selam ve Dua eder dualarınızı bekleriz.

Cesim ZEYDANLI –13-01-2024 ANKARA

Kaynaklar:

1~ (“Ehl-i Beyt”, DİA, Türkiye Diyanet Vakfı yayınları, İstanbul, 1994, X, 498.)

2~ El Kurtubi : (El Camiul El Ahkam El Kur’an ) 21:8, -El Fahr El Razi ( El Tefsir El Kebir) 166:27, – El Teberani (( El Mucem El Kebir)) 47:3, 11/(26419 :(12259) 351 , – El Heysemi ( Mecmuul El Zevaid ) 167:9/103:7

3~ (Tirmizî, “Tefsîr”, 4; “Menâḳıb”, 32, 60; Müsned, IV, 107). Konuyla ilgili rivayetlerde -Taberî’nin bir rivayeti hariç (bk. Tefsîr, XXII, 7)- umumiyetle kisâ kelimesi geçtiği ve buna bağlı olarak ehl-i kisâ demek icap ettiği halde edebiyatta Âl-i abâ, Ehl-i abâ tabirleri meşhur olmuştur. Hz. Peygamber’le birlikte abaya bürünenlerin sayısı beş olduğundan bunlar hamse-i Âl-i abâ, pençe-i Âl-i abâ diye de anılmışlardır.)

4~ (es-Siratu’l-Müstakim, c.1, s.210).

5~ (Bkz. Ebû Zehre, Ebû Hanife, s. 44;)

6~ (Muhammed Pârsâ, Faslü’l-Hitâb / Tevhîde Giriş, s. 522)( El-Umm, İmam Şafii, C.2- S.192)

7~ (Sevahidu’t-Tenzil, c.1, s.26; Benau’l-Makale el-Fatimiyye, s.341).

8~ (Muhammed Ebu Zehra İmam Zeyd b. Ali s. 38-39)

9~ (El Mecmu El Kebir ) 11: 83 (11177)

10~ (et-Tabarani “Mucem el-Kebir” c.23, s.380, Hadis No: 901; İbn-i Asakir eş-Şafii “Tarih-i Dimaşk” c.42, s.271, Hadis No: 8801; eş-Şeblenci “Nur’ül Absar” s.72; Muhibeddin et-Tabari “Zehair’ul Ukba” s. 65; el-Müttaki el-Hindi “Kenz’ul Ummal” c.12, Hadis No: 1264; İbn’ül Cevzi “Tezkiret’ül Havas” s.28)

11~ ( El Tirmizi) 5:622 (3789)

12~ (Sahih-i Tirmizi, c.5, s.328; Sahih-i Müslim, Kitab-u Fezail-i Ali ibn-i Ebi Talib, c.7, s.122, Nesai, El Hasais, s.21) Müsned, 3:14, 17, 26) Tirmizi (bu hadisi ) nakletti  ve Hasen bir hadis dedi)

13~ (Müslim Kitap-44 Bab 4 Hadis-2408/ Müsned c.4 s.366-367 /Darimi Kitap-23 Bab-1 Hadis-3319 (Hadislerin aktarımcıları (sened), hadis otoritelerince eksiksiz ve kusursuz bulunmuştur.)

14~ El Kurtubi :(El Camiul El Ahkam El Kur’an ) 21:8, -El Fahr El Razi ( El Tefsir El Kebir) 166:27, – El Teberani ( El Mucem El Kebir)) 47:3, 11/(26419 :(12259) 351 , – El Heysemi ( Mecmuul El Zevaid) 167:9/103:7)

15~ (Tirmizî, “Tefsîr”, 4;) (Menâḳıb”, 32, 60 )  (Müsned, IV, 107)

16~ (İmam Ahmed b. Hanbel de (Sevaik-u Muhrika”nın nakli üzere) Ebu Said-i Hudri”den nakletmektedir ki bu ayet beş kişinin yani Hz.Peygamber (s.a.v.), Hz.Ali, Hz.Fatıma, Hz.Hasan, Hz.Hüseyin  (a.s.) hakkında nazil olmuştur.)

 17~ (Sahih-i Müslim: 4450, ayrıca Bu hadis-i şerifi İmam Müslim’den başka İbn Ebi Şeybe, Ahmed b. Hanbel, İbn Cerir et-Tabari, İbn Ebi Hatim ve el-Hakimi en-Neysaburi hadis kitaplarında rivayet etmişlerdir.)

Bu hadis-i şerifi ;Aişe'(r.a.) den başka Ümmü Seleme, (r.a.) Ebu Said el-Hudri(r.a.), Vesiletubnu’l Aska'(r.a.), Enes b. Malik (r.a.) ve Ümmü Seleme’nin oğlu Ömer ibn Ebi Seleme (r.a.) rivayet etmişlerdir.)

18~ (Tirmizi, tefsir, 33)

19~ (El Heysemi fi El Mûcem El Zevaid ) 4:224)

20~ (İmam Zeyd b. Ali (a.s.)- El Mecmû’u’l-Fıkhî ), (Buhârî, Enbiya,10; Da’avat, 31, 32; Müslim, Salat, 65, 66, 69)

21~(İbn Hacer el- Mekki, es-Savaik’ul-Muhrika, s.87).

22~ (Ahmed, Müsned, IV, 328, -Buhârî, Sahih, Menakıb, 40, 59;-Muslim, Sahih, Fedail’us-Sahâbe, 93-94;-Nesai, Hasais, s. 7-60).

23~ (bk. Taberî, Câmi‘u’l-beyân, XXX, 426-427;-Fahreddin er-Râzî, Mefâtîhu’l-gayb, XXXII, 124)

24~ (Buhârî, “Tefsîr”, 33/8)

25~ (Müslim, Fedâilu’s-Sahâbe, 36)

26~ Buhari es-Sahih  (3/1290-4/1545) kitabında bize şu rivayeti nakletmektedir: Cubeyr b. Mut´im diyor ki: Ben ve Osman b. Affan Peygamber´e gittik ve şu istekte bulunduk: Ganimetlerden Muttaliboğulları’na verdin ama bize bir şey vermedin, akraba olarak biz ve onlar sizinle aynı derecedeyiz. Buyurdular ki: Haşimoğulları ve Muttaliboğulları aynı şeydir. Cubeyr diyor ki: Abdi Şems ve Nevfeloğullarına hisse vermedi.)

27~ (İbnü’l-Arabî, Muhyiddîn, Fütûhâtü’l-Mekkiye, nşr. Osman Yahya-İbrahim Merkûr,   Kahire 1985, III, 231.)

28~ (Tirmizî, Menâkıb, 40/3819)

29~ (Hakîm et-Tirmizî,Kitâbu Hatmi’l-Evliyâ,s. 345-346)

30~ (el-Haskani “Şevahid-ut Tenzil” c.1, s.168/177.)

31~ (Müslim, Zikr, 38 (2699); (Ebû Dâvûd, İlm, 1 (3643); (İbn Mâce, Mukaddime, 17  (225); -Dârimî, -Mukaddime, 32 (I, 99),-(Ahmed b. Hanbel Müsned 2/252)

32~ (El Müsned) 6:232(21067) (Sahih-i Tirmizi, c.5, s.328; Sahih-i Müslim, Kitab-u Fezail-i Ali ibn-i Ebi Talib, c.7, s.122, Nesai, El Hasais, s.21) Müsned, 3:14, 17, 26)

Not. Kaynak gösterilmeden izinsiz kullanılamaz. :5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu uyarınca eser sahibi, telif hakkı kapsamında; manevi ve mali haklara sahiptir