Bir zamanlar eski İstanbul’da havaların ısınmasıyla birlikte yaz sezonunu açıp temiz beyaz kıyafetleriyle satış yapan, çoğunluğu orta yaşın üzerinde olan seyyar dondurmacılar vardı.
Bu dondurmacılar, sıcak yaz günlerinden bunalan büyük-küçük ve yaşlılar olmak üzere herkesin vazgeçilmeziydi. Çocukluk ve gençlik yıllarımın geçtiği eski Maltepe’de gerek Beş Çeşmeler çevresinde, gerek mahalle aralarında, gerek okul önlerinde, gerek kahvehanelerin etrafında ve gerekse iskele civarındaki çay bahçeleri yanında kendi imalatı olan nefis dondurmaları satan iki güzel insan vardı. Yakından tanıma fırsatı bulduğum bu iki isim, Yalı Mahallesi’nde oturan Maltepe’nin yerlisi merhum Hasan Bostancı ve merhum Ali Cömert adlı amcalarımızdı. Bu iki ustamız kendi evlerinde buz kullanmadan titizlikle imal ettikleri, sade, limonlu, çikolatalı, vişne ve çilekli dondurmaları satmak için öğleden sonra evlerinden çıkıp başlarına taktıkları şapkalarıyla kendi mahallelerinden başlamak üzere sokak sokak dolaşırdı. Ali Cömert amcamız, başındaki krem renkli hasır fötr şapkasıyla, Hasan Bostancı amcamız ise beyaz renkli külah görünümlü şapkasıyla hepimizin ilgi odağı olurdu. Büyük ve küçük boy külah içinde kaşık hesabıyla satılan bu nefis dondurmaların fiyatı 25 kuruştan başlar ve isteğe göre yukarı doğru çıkardı. Bazı ev hanımları da bu iki satıcının “Dondurma Kaymak” sesini duyunca eline küçük bir kap alıp onların kapı önünden geçmesini beklerdi. Mevsimlik bir meslek olan seyyar dondurma satıcılığı 1980’li yılların ortalarına kadar önemini korudu. Ancak, bu yıllardan sonra bazı firmaların ürettiği ambalajında ve paketli hazır dondurma kültürü hayatımıza girince, bazı küçük yerleşim yerleri dışında artık seyyar dondurmacı kalmadı desek doğru olur. Şu anda 65 yaşını aşmış eski bir Maltepeli olarak o eski güzel günleri çok ama çok özlüyorum…Keşke zaman tüneline girip o günlere tekrar geri dönebilsek diyorum. Bilmem, sizler de benimle aynı fikirde misiniz?