İlk gençlik yıllarımda anlatılan bir söylentiye göre balığın karaya vurması savaşı çağrıştırmış. Halkın inanışları genelde yaşanmışlıklara dayanır. Balığın aşırı bol olduğu yıllarda savaşların da canları yaktığı unutulmamıştır.
1950 yıllarında İstanbul Boğazı’nda karaya vuran toriklerin köprüden oltayla tutulmaları ve halka bedava dağıtılması, ardından da çıkan Kore savaşı.
1967 yılı Suriye, Mısır, Ürdün’ün oluşturduğu Arap İttifakı İsrail devletine saldırmak için hazırlanır. Bu birliğe Irak, Arabistan, Sudan, Tunus, Fas, Cezayir’de Silah desteği verir.
5 Haziran 1967 yılında başlayan savaş 6 günde biter. İsrail’in üstünlüğü ile biten savaşta Mısır Sina Yarımadasını, Golan Tepelerini, Filistin’in Batı Şeria topraklarını alır. İsrail topraklarını dört katına çıkartır. Filistin bilmecesi kördüğüme dönüşür. Bu anlatılar benim de anılarımda bazı olayların yer etmesine sebep oldu.
6 gün savaşlarının ardından gelen Eylül ayında İstanbul Palamut akınına sahne oldu. Balık bolluğu çifti bir liraya satılan Palamutların çiftini elli kuruşa, sonraları yirmi beş kuruşa kadar indiği görüldü. Babamın bir liradan aldığı balık akşam üzeri büyük ağabeyimin 50 krş. ve küçük ağabeyimin 10 krş bedelle aldıkları balıklar buzdolabını doldurmuştu. Bir hafta boyunca Palamutlar soframızı süslemişti. O yıllarda yeterli soğuk hava depolarının olmaması, balığın bolluğu, askeriye ve diğer kurumların da nasibine düşmüştü. Normal zamanlarda askeriyenin mutfağına giremeyen balık askerimize kısmet olmuştu.
2024 Eylül’ü Palamut akınının bol olduğu aylara dönüştü. Yıllardır balıkçı tezgâhlarında görmediğimiz Torikler Lakerda yapanların iştahını kabarttı. Enflasyonun tavan yaptığı ülkemizde proteine ulaşmanın yolu palamut oldu. Bu bolluk yılında 100 liranın altına düşmese de halka nefes aldırdı.
Yazımın başlangıcında balığın bolluğunun savaşla ilintisi olduğunu yazmıştım. Günümüzde bölgemizde gelişen olaylar büyük bir savaşın ayak sesleri. Dünya yeni bir paylaşım savaşı ile karşı karşıya. Bu savaşlar geçmişte olduğu gibi cephe savaşları olmaktan çıktı. Sivil halkı yok etmek üzerine kurgulanıyor.
Albert Einstein, “3. Dünya Savaşında hangi silahların kullanılacağını bilmiyorum ama 4. Dünya Savaşının taş ve sopalarla olacağını biliyorum” der. Küresel güçlerin ihtirasları dünyamızı karanlık günlere götürmekte. Sınırlarımıza dayanan tehlike hepimiz için tehlike çanlarını çalmakta.
Savaşlarla yiten insanlığın doğru yolu bulması hepimiz için tek çözüm olmalı. Mustafa Kemal’in “Yurtta sulh cihanda sulh” sözü insanlık için rehber olmalıdır.
Balığın bolluğu beni yıllar ötesinin anılarına götürdü. Savaşların son bulduğu, barışın egemen olduğu günlere. Sağlıcakla kalın