NARKISOS
Baharın müjdecisi sarı ve beyaz renkleriyle bizlere mutluluk veren bu çiçeği hepiniz tanırsınız. Nergis ülkemiz de olduğu gibi İtalya, İspanya’dan Japonya’ya kadar geniş bir yelpazede yetişir. Anavatanı Avrupa olan bu narin çiçek soğanlı bitkilerden “Narcisus” cinsindendir. 20 -80 cm arasındaki yapısıyla boy gösterir. Ülkemizde Karaburun ve Mordoğan’da tarımı yapılır. Çin Nergisi, Yabani Nergis, Zerrin, Fulya, Güz Nergisi türleri vardır. Bugün sizlere Nergis çiçeğini değil Nergisle anılan öyküyü anlatacağım.
Anlatacağım öykü çok güzel bir peri kızı olan Ekho ile Narkisos arasında geçer. Ekho, ormanda avlanan Narkisos’u görür ve aşık olur. Ancak avcı bu sevgiye karşılık vermez. Ekho sevginin karşılığını alamayınca kara sevdaya kapılır ve ölür. Bütün vücudundan arta kalan kemikleri kayalara, sesi ise bu kayalarda ‘eko’ dediğimiz yankılara dönüşür. Olimpos Dağında yaşayan tanrılar bu duruma çok kızar ve Narkısos’a bir ceza verirler.
Günlerden bir gün av izindeki Narkisos susamış ve bitkin bir şekilde bir nehir kenarına gelir. Buradan su içmek için eğildiğinde, sudan yansıyan kendi yüzü ve vücudunun güzelliğini görür. O da daha önce fark edemediği bu güzellik karşısında adeta büyülenir. Yerinden kalkamaz, kendine âşık olmuştur. O ana dek kimseyi sevmediği kadar, sevmiştir kendi görüntüsünü. O şekilde orada ne su içebilir ne de yemek yiyebilir, aynı Ekho gibi Narkisos’ta günden güne erimeye başlar ve orada sadece kendini seyrederek ömrünü tüketir. Öldükten sonra da vücudu nergis çiçeklerine dönüşür.
Ortası güneşin renginde beyaz yapraklı güzel kokulu bu çiçek boynu hep eğiktir. Bu yüzden alçak gönüllüğü ve fedakârlığı simgeler. Aşkın ve yeniden doğuşun, baharın ilk çiçeği nergis edebiyatımızda yerini almıştır. Nergis genelde sarhoş olmuş sevgilinin mest olmuş bakışları ile alakadar kullanılır. Bu bakışlar aşığın aklına kötü şeyler getirir. Bu nedenle nergis divan şiirinde mestane, bakış, elinde içki kadehi ile mest olmuş, sarhoş olunca boynu hafif eğilmiş tıpkı nergis çiçeğinin duruşu gibi. Bu hikayede sevgili, şarap ile birlikte anlatılır.
“Nergis-i şehlâ diyerek baygın bakışlı gözü, Çeşm-i nergis” denilerek nergis gözlü denmiştir Fuzili’den..
Seyrani dizelerinde şöyle nergise yer verir:
Bîmâr tenim nergis-i mestin eleminden
Hûnîn ciğerim la’l-i dür efşânın içindir.
Dağlarda nergis sanırdım
Ala gözlü mestim seni
Sözünden özün tanırdım
Fehmederdim dostum seni
Nergis, boynu bükük güneş gibi parlayan ve ak yaprakları ile hüznün, saygının, aşkın çiçeği aynı zamanda tıbbın da ilacı olmuştur.
Soğanının lapası, yakısı yaraların irinini kurutur, temizler ve iyileştirir. 5 gr’mı bal ile içildiğinde kusturur. Kökü yakı yapılıp sirke ile başa sürüldüğünde saç kıran hastalığına fayda sağlar. Çiçeklerinin suyu balla beraber şerbet gibi içildiğinde rahim ve mesane ağrılarını iyileştirir. Sizlere bir anlatmaya başladım. Konu konuyu açtı, laf uzadı. Dünyamız ne çektiyse kendini ilah sanan narsislerden çekti. Hep beraber el ele karşılıklı saygı ve sevgiyle yol almalıyız. Nergis gibi boynumuz eğik olabilir ama gönlümüzün zenginliği barışa ve kardeşliğe kucak açar.
Hepinize sağlık ve mutluluklar dilerim…