Sibel Arslan – Ekonomist & Mali Analist
Ekonomiye yatırım gözüyle bakan herkesin şu günlerde zihnini kurcalayan tek bir soru var: “Bu faiz oranlarıyla yatırım yapılır mı?” Cevabı karmaşık, ama önemli.
Türkiye ekonomisi 2025’in ilk çeyreğinde hâlâ yüksek faiz sarmalının içinde. Merkez Bankası’nın politika faizi % 45 seviyesinde. Enflasyon düşüş eğiliminde olsa da, maliyetler üzerinde hâlâ ağır bir baskı var. Ve bu ortamda yatırım yapmak, her zamankinden daha stratejik bir karar haline geldi.
Faiz sarmalı, sadece yüksek borçlanma maliyeti anlamına gelmez. Aynı zamanda güvenin, öngörülebilirliğin ve ekonomik motivasyonun zedelendiği bir iklimi de tanımlar. Bugün bir işletme yatırım kararı alırken yalnızca nakit akışını değil, döviz kurunu, enflasyon trendini, dış ticaret dengesini ve hatta siyasi söylemleri de analiz etmek zorunda.
Peki yatırımcı ne yapmalı?
İlk olarak şunu söylemeliyim: Panik yerine analiz. Türkiye gibi dinamik ve zaman zaman öngörülemez piyasalarda en değerli sermaye bilgidir. Doğru bilgiyle donanmış bir yatırımcı, yüksek faiz ortamında dahi fırsatları görebilir.
İkinci olarak, maliyetlerin yükseldiği bu dönemde yatırım projeksiyonları mutlaka senaryolu hazırlanmalı. En kötü, orta ve en iyi olasılıklarla hareket edilmeli. Yüksek faiz, bazı sektörler için tehditken, dövize endeksli gelir üreten firmalar için hâlâ kârlı bir yatırım zemini oluşturabilir.
Ve üçüncü olarak, kısa vadeye değil, uzun vadeli sürdürülebilirliğe odaklanmak gerekiyor. Türkiye’nin genç nüfusu, üretim kapasitesi ve coğrafi avantajları, orta vadede yatırımcının yanında olmaya devam edecek.
Sonuç olarak, faiz sarmalı içinde bile yatırım yapılabilir. Ancak bu, her zamankinden daha fazla öngörü, disiplin ve strateji gerektiriyor. Yatırımcı kazanır; ama sadece risk alarak değil, doğru riskleri seçerek.