Rahmân ve Rahîm olan Allah’ın adıyla.
Hamd, Alemlerin Rabbi Allah’a salât ve selâm Efendimiz Hz.Muhammed (s.a.v.)’e, Âl-i Âbası, Ehl-i Beyti ve Ashâbı üzerine olsun.
***
Arapça ‘’savm (sıyâmın)’’ Farsça karşılığı olan ‘’rûze’’kelimesinin Türkçeleşmiş şekline ‘’Oruç’’ denilmiştir.
Savm ve Sıyâm kelimesi Kur’ân-ı Kerîm’de on üç yerde ve birçok hadisi şeriflerde geçmektedir.
***
Savm,Sıyam (Oruç) ; Allah’ın Mü’minlere farz kıldığı, nasıl ifa edileceğini Peygamber Efendimiz (s.a.v.)’in buyurduğu ve süresince Allah’ın farzları ve Efendimiz (s.a.v.)’in sünnetleriyle ibadet etmek ,Allah’ın zikirleriyle beden ve ruhun terbiye edilmesi için yapılan ve ecrinin Allah’a ait olduğunun ayetle bildirildiği bir ibadettir.
*
Sıyâm (Oruç) Hz. Adem (a.s.)’a farz edildiği gibi Hz. Adem (a.s.) dan sonra gelen bütün peygamberlere ve ümmetlerine de farz kılınmıştı.
Hz.Adem (a.s.) ile başlayan oruç ibadeti; zaman içinde haktan ayrılan insanların kendi yorumlarıyla günümüzde muharref dinlerde ve batıl inançlarda da farklı amaç ve farklı şekillerde ifa edilmektedir.
Fakat bu oruçlar Alemlerin Rabbi Allah’ın buyurduğuna uygun ve zamanlarda yapılmadığı için Allah katında bir karşılığının olmadığı ayet ve hadislerle bildirilmektedir.
Alemlerin Rabbi buyurdu ki:
‘’ Her kim Rahman olan Allah’ın zikrinden yüz çevirirse biz ona bir şeytan musallat ederiz. Artık o şeytan onun yakın dostudur.’’ (Zuhruf (43) /36) .
***
Kur’an’ı Kerim’de “sıyâm” kelimesinin “oruç tutmak” anlamına geldiğini görüyoruz.
Savm” ise “konuşmamak, susmak” anlamına gelir,
Siyâm midenin, Savm’ ise başta dil olmak üzere organların oruç tutmasıdır.
Bundan dolayı Sıyâm mide ile, Savm dil ile ilgilidir.
Siyâmın Savm ile arasındaki ilgiyi Efendimiz (s.a.v.) şu şekilde ifade buyurmaktadır;
“Yalan konuşmayı ve yalanla amel etmeyi terk etmeyen bir insanın yemeğini ve içeceğini bırakmasına Allah’ın ihtiyacı yoktur” (1)
*
“Nice oruç tutanın orucunda açlıktan başka bir kârı yoktur” (2)
***
Kur’an-ı Kerim’de Rabbimiz şöyle buyurmuştur;
“Ey iman edenler!.. Sizden evvelki (ümmet)lere yazıldığı gibi, sizin üzerinize de sıyâm (oruç) yazıldı (farz kılındı) Ta ki, korunasınız.” (Bakara, 2/183)
*
‘’(Size farz kılınan (sıyâm) oruç), sayılı günlerdedir. İçinizden hasta olan veya yolculukta bulunan ise, diğer günlerde, tutamadığı günler sayısınca tutar. Ona dayanıp kalacaklar üzerine de bir yoksulu doyuracak kadar fidye gerekir. Her kim de hayrına fidyeyi artırırsa, hakkında daha hayırlıdır. Bununla beraber, eğer bilirseniz, oruç tutmanız sizin için daha hayırlıdır.’’ (Bakara, 2/184)
*
”O sayılı günler) Ramazan ayıdır ki, insanlara doğru yolu göstermek ve hidâyet ile furkandan (hak ile bâtılı ayıran hükümlerden) apaçık deliller olmak üzere, Kur’ân onda indirilmiştir. Öyle ise içinizden kim o aya erişirse, artık onda ( sıyâm) oruç tutsun! Kim de hasta olur veya yolculukta bulunursa, artık (onun üzerine, tutamadığı günler) sayısınca başka günler(de oruç tutma borcu) vardır. Allah size kolaylık ister ve size zorluk istemez. İşte (bütün bunlar)sayıyı tamamlamanız ve sizi hidâyete erdirmesine mukabil (tekbir getirerek) Allah’ı büyük tanımanız içindir; hem tâ ki şükredesiniz.’’(Bakara, 2/185)
***
Oruç ibadetinin bedenen ve ruhen olmak üzere iki ciheti bulunmaktadır.
*
Bedenen tutulan oruç, Tan yerinin ağarmasından güneşin batması akşam namazı vaktinin girişiyle akşam ezanı okununcaya kadar Allah ve Resulü (s.a.v.)’in belirleyip yasakladığı fiillerden ,yemek ve içmekten uzak durmaktır.
*
Ruhen tutulan oruç ise; Oruç tutmaya niyet eden kimsenin Allah’ın emrine uymak ve rızasını kazanmak için bedenen oruçlu olduğu süre içinde Allah ve Resulü (s.a.v.)’in belirlediği yasak fiil, düşünce ve konuşmalardan kaçınmak ve Allah’ın farzı ve Resulullah (s.a.v.)’ın sünneti olan namazları ifa ederek Allah’ın zikriyle ruhen yücelmektir. (3)
***
Sıyâm (oruç) Orucun başlangıç anına ‘’imsâk’’denir,
***
Sıyâm (oruç) açma vakti akşam namazı vakti ,akşam namaz ezanı okunduğu zaman orucu usulüne göre açmaya yemek ve içmeye başlamak, yani orucu sonlandırmaya ’’iftâr’’ denir.
***
Ramazan orucu, İslâm’ın beş şartından biridir.
Resûlullah (s.a.v.) Efendimiz bu hususta şöyle buyurmuştur:
“İslâm beş şey üzerine kuruldu:
1.Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Onun Resûlü olduğuna şehadet getirmek,
2.Namaz kılmak,
3.Zekât vermek,
4.Haccetmek,
5.Ramazan orucunu tutmak’’ (4 )
***
İslam da tutulan oruçlar, tutulduğu zaman ve niyete göre adlandırılır.
Ramazan orucu “muayyen farz” diğer oruçlar ise “gayri muayyen farz” olarak nitelendirilir.
***
İslam dininde tutulan oruçlar Farz ve vacip olan oruçlar olup bunların dışında tutulan oruçlar ise nâfile olarak isimlendirilir.
*
Resulullah (s.a.v) buyurdu ki;
“-Allah-u Teala buyuruyor: “İnsanoğlunun oruç hariç bütün iyi amelleri kendisi içindir; ama oruç benim içindir ve ben mükafatını vereceğim.”(5)
***
Ramazan ayında oruç ibadetinin haricinde fıtır sadakası ve zekât verilmesi de Rabbimizin emri olan farzlardır.
***
Zekât; Müslümanların yıldan yıla mallarının zekat nisap miktarını Rabbimizin belirlediği ölçüye göre zekât niyetiyle ayırıp, Kur’an-ı Kerimde zekât verilmesini bildirdiği sekiz sınıf muhtaçlara verilmesi gereken farz bir ibâdettir.
***
Bir hâdis-i şerifte Peygamber Efendimiz (s.a.v.) şöyle buyurmuş:
“Her gün, her sabah iki melek inip birisi:‘’-Yâ Rab! Zekât ve sadakasını vererek, malını Allah rızası için harcayana, harcadığının yerine yenisini ver’der. Diğeri de:’‘-Yâ Rab! Zekât ve sadaka hakkını ödemeyerek malını sıkana da malını telef et der!” (6)
***
Âdâbına riâyetle tutulacak oruç nasıl olmalıdır?
Bu konuya yaşanmış misal ile başlayalım.
Ramazan ayında birkaç arkadaş sokakta yürürken yaşlı bir adamın kuytu bir köşede gizlenerek yemek yediğini görürler.
Alaylı bir ifadeyle ;
”-Hayırdır dede oruç tutmuyor musun? ”
Yaşlı adam : ‘
‘-Tabi ki oruç tutuyorum sadece su içip yemek yiyorum.”dedi
Soruyu soranlar alaylı bir şekilde
”-Gerçekten mi”.
Yaşlı adam :
”-Gerçek tabi ,bakın izah edeyim;
~ Rabbime ve Resulü’ne (s.a.v.) ettiğim imanıma sadık kalarak haramlara bulaşmadan kulluk görevlerimi ve ibadetlerimi yapmaya gayret ederek;
~ Yalan söylemiyorum ,
~ Kimseyi aldatmıyorum,
~ Kimseye kötü gözle bakmıyorum ,
~ Kimsenin malını gasp etmiyorum,
~.Milletime ihanet etmiyorum,
~ İsrâf etmiyorum ,
~ Kimseye hakaret etmiyorum ,
~ Kimsenin gizlisinin saklısının ardına düşmüyorum,
~ Kimsenin gıybetini etmiyorum,
~ Kimsenin malına göz dikmiyorum,
~ Elimden geldiği kadar insanlara ’’Hayrı tavsiye ve kötülükten de men etmeye‘’ çalışıyorum.
Lakin hastalıktan dolayı mideme oruç tutturamıyorum.”
*
Yaşlı ve hasta adam soru soranlara dönerek :
”-Peki siz Oruçlu musunuz ?”
Soru soranlar utanarak başlarını önlerine eğip :
‘’– Hayır sadece yemek yemiyor ve su içmiyoruz.”
***
Resulullah (s.a.v.) Efendimiz’in âzatlısı Ubeyd (r.a.) Asr-ı saâdette vukû bulan bir hâdiseyi şöyle anlatır:
Öğle üzeri bir kişi gelerek:
“–Yâ Resûlâllah! Şurada iki kadın var, oruç tutmuşlar, neredeyse susuzluktan ölecekler. (Müsaade buyurursanız oruçlarını bozsunlar.)” dedi.
Allah Resulü (s.a.v.) ondan yüzünü çevirdi, cevap vermedi.
Gelen kimse sözünü tekrar etti:
“–Yâ Nebiyyallâh! Vallâhi neredeyse ölecekler.” dedi.
Fahr-i Kâinât Efendimiz (s.a.v.):
“–Çağır onları gelsinler!” buyurdu.
Kadınlar geldiler. Efendimiz (s.a.v.) bir kap istedi. Kadınlardan birisine vererek:
“–İçindekileri (istifra et) çıkar!”dedi.
Kadın, kabın yarısını dolduracak şekilde kan, cerâhat ve et kustu.
Diğerine de aynı şekilde emir buyurunca, o da kabı dolduruncaya kadar kan ve et istifra etti.
Bunun üzerine Resulullah -sallâllâhu aleyhi ve sellem-:
“–Bunlar, Allâh’ın helâl kıldığı şeylerle kendilerini tuttular (oruç tutular), onlara karşı oruçlu oldular,
Haram kıldığı şeylerle de oruçlarını bozdular.
Biri diğerinin yanına oturup, insanları (gıybet ederek) etlerini yemeye başladılar.” buyurdu. (7)
***
Nitekim âyet-i kerimede Rabbimiz bu konuda şöyle buyurmuş :
“…Biriniz diğerini arkasından çekiştirmesin. Biriniz, ölmüş kardeşinin etini yemekten hoşlanır mı? İşte bundan tiksindiniz. O halde Allah’tan korkun.” (Hucurât,(49) 12)
Buyrularak, bu cürmün Allah katında ne kadar ağır bir vebâl olduğu ifade edilmektedir.
***
“Kişinin fitnesi ehlinde, malında, çocuğunda, nefsinde ve komşusundadır. Oruç, namaz, sadaka, iyiliği emretmek ve günahlardan sakındırmak bu fitneye kefaret olur!” (8)
Oruçta ağzımıza bir şey girmemesine dikkat ettiğimiz gibi ağzımızdan da yanlış bir kelâm çıkmamasına titizlik göstermemiz gerekir, aksi hâlde orucun feyz ve rûhâniyeti zaafa uğrar.
***
Günümüzde bazı Müslümanlar oruç tutukları fakat terk edecek mazeretleri olmadığı halde terkine izin verilmeyen farz ve sünnet namazları kılmadıkları veya kıldıkları namazları usulû erkânına uymadan ifa ettikleri için namazdan gafil oldukları görülmektedir.
***
Peygamber Efendimiz (s.a.v.) şöyle buyurdu:
“Nice oruç tutanlar vardır ki, orucundan kendisine kuru bir açlıktan başka bir şey kalmaz! Geceleri nice namaz (terâvih ve teheccüd) kılanlar vardır ki, namazlarından kendilerine kalan yalnız uykusuzluktur.” (9)
***
Hz.Ali (a.s.) şöyle buyurur:
‘’-Eğer salât (namaz) kılan kimse kendini çevreleyen İlahi rahmetten haberdar olsaydı, asla başını secdeden kaldırmazdı.’’
“Kuşkusuz, noksanlıklardan münezzeh olan yüce Allah’a ulaşmak için en güzel vesile namaz kılmaktır.”
***
Rasulullah (s.a.s.) bir hadisi kudsi de Allahu Teâlâ’nın şöyle buyurduğunu naklediyor;
“-Ben ümmetine beş vakit namazı farz kıldım. ve kendi kendime söz verdim ki, kim (benim yanıma) beş vakit namazı vaktinde kılmaya özen göstererek gelirse, onu Cennet’e koyacağım. Kim de namazlara dikkat göstermezse Benim onun için bir sözüm yoktur”(10)
***
Bu konuyla ilgili Halife Harun-u Reşid ile Behlül -ü Dana arasında geçen bir olay şöyledir;
Harun Reşid bir ramazan günü Behlül-i Dana Hazretlerine şöyle dedi:
‘’–Behlül Akşam namazına camiye gittiğinde, namaza gelen herkesi çağır buraya gelsinler birlikte iftar yapalım.‘’
Akşam oldu, namaz kılındı, namazdan sonra Behlül 5-10 kişiyi çağırıp yanına alarak geldi.
Harun Reşid şaşırdı:
‘’- Behlül ben sana namaza gelen herkesi iftara çağır diye tembih etmedim mi?
Sen o kadar cemaatin arasından bir sofrayı dolduracak adam getirmemişsin.’’
Behlül ;
‘’- Efendimiz, siz bana camiye gelenleri değil, namaza gelenleri iftara çağır dediniz.
Ben de namazdan sonra caminin kapısında durdum, çıkan herkese şu soruyu sordum;
”-İmam namaz kıldırırken hangi sureleri okudu? ”
Sorduğum soruya yalnız bu getirdiğim kişiler cevap verdi. Camiye gelen çoktu fakat namaza gelenler demek ki yalnız bunlarmış.’’
Rabbimiz şöyle buyurur:
”….Yazıklar olsun o namaz kılanlara ki, onlar namazlarını ciddiye almazlar.(Mâun (107)/4-5)
Rabbim kıldığımız namazda gafillerden eylemesin.
***
Hz. Ali (a.s.) oruç ile ilgili şöyle buyurmuştur:
“Oruç, kul ile Yaradanı arasında bir ibadettir, Allah’tan başka kimse onu bilemez.”
“Yaptığınız sâlih amellere gösterdiğiniz ehemmiyetten daha fazlasını, onların kabûlüne ve korunmasına gösteriniz.”
***
Demek ki orucu âdâbına riâyetle tutabilmek için, onu Allah’ın sevmediği bütün vasıflardan uzak tutarak muhafaza altına almamız ve dilimizi ,bedenimizle birlikte bütün azalarımızı ibadetle ,kalbimizi ve dilimizi Allah’ın zikri ile meşgul etmemiz icap etmektedir.
Âdâbına riâyetle Rabbimizin kabul buyurduğu şekilde oruç tutarak Ramazanı ve Kadir gecesini ihya edenlerden olmak duasıyla..
”Ey Rabbi-miz bunu bizden kabul buyur;Kuşkusuz sen, her şeyi işiten ve her şeyi bilen’sin.” Selam ve dua ile..
Cesim ZEYDANLI–10-03—2024
Dipnot:
1~ (Buhari Hadis no:1903)
2~ (İbn-i Mace Hâds no:1690)
3~ (el-Mebsûṭ, III, 54).
4~ (Buharî, 1/11)
5~ (Zeyd b. Ali / El Mecmu’ul Fıkhi- Siyâm -241) -Buharî, Savm, 2).
6~ (Müslim, Zekât 57-[Sahih Hadis]- [Muttefekun Aleyh]
7~ (Ahmed , V, 431; Heysemî, III, 171)
8~ (Müslim, Fiten 17; Tirmizi, Fiten 71)
9~ (İbn-i Mâce, Sıyâm, 21)
10~ (Ebû Dâvûd, İbn-i Mâce)