Geçenlerde dilime takılan “ineklik etme taksi tut” sözü beni geçmişe taşıdı.
İETT, İstanbul elektrik tramvay ve tünel işletmesinin İstanbullular tarafından şakayla anılmasıydı. İstanbul’un göçlerle tanışmadığı dönemlerde ulaşım hizmeti 1869 Dersaadet Atlı Tramvay Şirketi ile başlar. 1939 yılında Tünel işletmesi, elektrikli tramvay, elektrik ve gaz işletmeleri millileştirilerek İETT olarak birleştirilir. İETT İstanbul’un en önemli markası ve uzvu olması bu yüzdendir.
Benim çocukluk ve gençlik yıllarımda ulaşım hizmetinde olan araçlar zamanın gelişimine pek te ayak uyduramamış olsa da bir milyonu yeni aşmış İstanbul halkının ihtiyacını karşılardı.
Dönemin Otobüs ve tramvaylarına arkadan binilir öne doğru ilerlenir ön kapıdan inilirdi. Arka kapının girişinde biletçi koltuğu olurdu.
Biletçiler ve şoför gri üniforma giyer başlarında şapkaları yakalarında memur numaralarının yazdığı pirinç plaka olurdu. Biletçi aynı zamanda şoförle irtibatı kuran kişiydi. Bilet kutusu kalemine takılı lastiği ve kasası ile devleti temsil eden otoriter edasıyla otobüse binenlere seslenirlerdi. Otorite denilince aklınıza kaba saba insanlar gelmesin. Çok kibar kişilerdi. İlk duraklarda turnikeler olurdu. Turnikede sıraya girenler araca bindikten sonra biletçi ön kapıdan başlayarak bilet keser sonra yerine otururdu. Biletler yolculuk sonuna dek saklanırdı. Arada kontrol memurları bilet kontrolü yaptığında göstermek zorundaydınız.
Elimizdeki biletlerin başka bir işlevi de fal bakmak olurdu. Biletten fal bakmak nasıl olur diyebilirsiniz. 1’den 9’a kadar sayıları harflerle şifrelerdik (adyomersi). Biletteki sayıları birbiriyle toplayıp dokuzları çıkardık, kalan tek sayı şifredeki hangi sayıya geliyorsa falımız olurdu. Kalan sayı 1 ise falımızdaki cevap âşık olurdu. Şimdiki gençlerin imkânları olmasa da hayatı renklendirmenin yolunu bulurduk.
Sabah saatlerinde işe gidenlerin yoğunluğundan otobüsler çok kalabalık olurdu. Bu yüzden ilk durakları tercih ederdik. Fındıkzade – Yenimahalle durağı ilk durak olduğundan sabah 7.30 servisini kaçırmazdım. İstanbul’daki en yeni ve rahat otobüslerle yolculuk etmek bir ayrıcalıktı. Otobüsteki yolcuların kıyafetlerine gelince kravatlı, takım elbiseli erkekler, güzel giyimli kadınlar çoğunlukta olurdu. Oturan yolcular gazetelerini okur, ayaktaki yolcular da gazeteleri göz ucuyla takip ederdi.
İnmek istediğiniz durağı biletçiye söylerdiniz, biletçi zil ile şoförü uyarırdı. Otobüslerde bir ara kadın biletçiler çalışsa da uzun ömürlü olmadı.
İstanbul’un göçlerle nüfusunun artması ile yeni otobüslerin alınması gerekti. İngiltere’den alınan Leylant marka otobüslerin İstanbul’a gelişi gazetelerin haber sayfalarında yerini almıştı. Günlerce Londra-İstanbul arasında süren yolculuk hepimizin ilgisini çekmişti.
Günümüzde yaşam koşullarının hızlı gelişmesi etrafımızda olanları görmekten alıkoyuyor. Elimizdeki telefonlara bakmaktan etrafımızı göremez olduk. Yaşamımız birilerince kontrol edilmekte hepimiz bu kontrollü yaşamı benimsemekteyiz. Yaşam elimizden kaymadan etrafımızla ilgilenmeli yaşamın renklerini içimize sindirmeliyiz.
Sizlerle geçmişe bir yolculuk yaptım. Hepinize sağlıklı günler dilerim, esen kalınız.
28 Nisan 2023 Ataşehir