İstanbul fethedildikten sonra Sultan Fatih Mehmet Han, Latin istilâsı ile yıpranmış bu şehri tekrar bir Dünya Başkenti yapmaya karar verir. Göç eden halkı tekrar çağırır. Şehrin gelişiminde ticaretin, denizciliğin, limanların ve paranın gücünün hissedildiği bir başkent olması için var olanı daha da güçlendirir.
Kostantiniye şehri surlarla, etrafı denizlerle çevrili bir şehirdir. Roma ve Bizans devrinde var olan ticaret merkezleri bu gün Eminönü diye andığımız bölgede yer alıyordu.
Ticareti yapılan mallar bu günkü borsa veya hallerin görevini gören kapan denilen yerlerde satılırmış. Kapan, bir malın alınıp satıldığı yerler olarak dilimize geçmiş. Kapanlarda bulunan ağır yükleri tek kollu terazilerle tartarlarmış. Bu kantarlara Farsça ‘kappan’ denirmiş. Yunanca ‘da aynı anlamda ‘kampanos’ denilirmiş. Kapanlar günümüzde yaşamasa da adları bize yadigâr kalmıştır.
Haliç kıyısında un değirmenlerinin olduğu yer hala Unkapanı olarak günümüze ulaşmıştır. Un değirmenlerinin taş kalıntıları arasında kalan yerler otopark olsa da un kapanı varlığını sürdürüyor. ‘Un kapanın yanı sıra bal kapanı, yağ kapanı ipek kapanı, tütün kapanı, yün kapanı’ varmış.
İstanbul dediğimizde aklımıza ilk gelen Eminönü’dür. Unkapanı’ndan başlayan Sirkeci’ye uzanan bu bölge kapanlarıyla meşhurdur. Bizim ise bildiğimiz Unkapanı semtidir. Unkapanı’na niye bu adın verildiğini birçoğumuz bilmeyiz. Unkapanı’nı plakçılar çarşısı veya ilk önce dershaneden dolayı (Unkapanı Dersanesi) anımsarız. Unkapanı Roma ve Bizans daha sonraları Osmanlı devirlerinde un değirmenleri ve kapanlarını içinde barındırırmış.
Yeri gelmişken “kapan“ sözcüğünün ne anlama geldiğini anlatayım. Kapan kelimesi eski dilde kullanılan bir kelime olup aslı ticaret yapmak için sadece bir malzemenin bulunduğu, alınıp satıldığı çardaklar ve kapalı alanlara verilen isimdir. Günümüzde, hal ve borsaların görevi bu kapanlarla giderilirmiş.
İstanbul fetihten sonra dünya başkenti olma özelliğini devam ettirdi. Üç kıtanın ticaret merkezi daha da gelişti. Kapanlar ve haller ile anılan Eminönü ticaretin de merkezi oldu. Haliç kıyısındaki bölge, ‘un kapanı, yağ kapanı, bal kapanı, ipek kapanı, tütün kapanı, yün kapanı’ ile sebze, meyve halleri ve balıkhane ile İstanbul’un ve Osmanlı şehirlerinin ihtiyaçlarını karşılarmış
Uzak diyarlardan gelen gemiler Karaköy limanına yanaşırdı. Pera Bölgesi esnafı gelen malları makinaları bölgede satarlardı. Pera aynı zamanda finans merkeziydi.
İstanbul’un sınırı kara surları olup Edirnekapı gümrük eminlerinin yeriydi. Kara gümrüğü bu bölgede olduğundan zaman içinde semtin adı Karagümrük olmuştur.
Gümrük eminleri kapanlara gelen malların vergisini toplar. Eminlik binası halkın buluşmalarında da merkez olmuştur. Eminin önünde buluşalım derken Eminönü ile semt anılmıştır.
Kapanlar ve kapan tüccarları kafalarına göre malları alamazlardı. Sözleşmelerle yapılan ticaret, eminlerin kontrolünde olurmuş. Sözleşme yapılan yöreden getirilen mallar yolda satılamaz sözleşmeye göre kapana teslim edilirmiş. Ödemesi mal tesliminde peşinen yapılırmış. Bölgeyi kontrol eden eminler vasıtasıyla fiyat istikrarı sağlanır aşırı karlar önlenirmiş.
Günümüzde adını unuttuğumuz kapanlardan söz ettik. Herkese mutlu günler dilerim.